Bütün seyyahların itiraf ettiği gibi, Anadolu bir karaborsa sefaleti çekiyor. Pek fakir olan köylü, tarlasını sürebilmek için paraya muhtaçtır. Bu parayı mahalli tefecilerden fahiş faizlerle alıyor. Sonra hem malını tekele kaptırıyor hem de hiçbir şey kazanamadan diğer sene de tefecisine müracaat ediyor. Yalnız nafakasını temin edebilmek için tefecinin yakınlığını kurmak mecburiyetindedir.
Hatta, müstemleke işleriyle meşgul sabık bir Alman bakanı demişti ki; '' Anadolu'nun üretimi sarrafların elindedir. Örneğin, pamuk eken bir köylü, beş on lira kazanacağı zaman, teminat ve kefaletten sonra ürününü de sarrafa satmak mecburiyetindedir. Fakat sarraf alıp almamak hakkını muhafaza eder. Ekseriya ucuz bir fiyat ile alır ve bedeli de kısmen borca ve faize tahvil ederek köylüye birkaç para verir. Köylü de sessiz sedasız köyüne geri döner.