Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

İngilizler çok özel bir konumdaydılar. Avrupa'da iken çok yakın ilişki kurmuş oldukları Prens Sabahattin, hele birlikte ihtilal teklif etmiş olan İsmail Kemal onlar için ideal yöneticilerdi. Ülkenin içindeyse yeniler değil, eskilerle ilgiliydiler. Meşrutiyet'in ilanından hemen sonra İstanbul'a varan yeni elçi Lowther tabii ki olayları iyi bilmiyordu. Halkın arabasının atlarını çözüp çekerek Sirkeci'den götürmesinden etkilenmişti. Ama bunun değerlendirmesini tek başına yapması olanaksızdı. İstanbul onun yirmi yıl önce ikinci katiplik yaptığı İstanbul değildi. Bu sebeple, 1902'den beri İstanbul elçiliğinde görevli olan, Ermeni olaylarında faal rol oynadığını kendisi itiraf eden baştercüman Fitzmaurice'in yönlendirmelerini benimsedi. Onun aracılığıyla Abdülhamit'e ulaşabilmek ve her ikisi de zamanında İngiliz elçiliğine sığınmış olan Meşrutiyet’in birinci ve ikinci sadrazamları Sait ve Kamil Paşalarla kolayca temasa geçebilmek (ki Sait Paşa onun aracılığıyla İttihat ve Terakki'ye karşı İngiliz desteğini istemiştir) imkanını bulabildiğinden yeni elçi tercümanına sonsuz inandı. Fitzmaurice Kamil Paşa’yı çılgınlık derecesinde bir İngiliz yanlısı diye tanıtıyor ve destekliyordu. Bu etkiyledir ki, İngiliz Kralı, Kamil Paşa’nın sadarete getirilişini tebrik etmek gibi, protokola hiç de sığmayan bir davranışta bile bulunmuştu. Özetlersek, İtalyan ve Almanların İttihatçılara yanaşmanın yollarını aramalarına karşılık, İngiliz ve Fransızların eski kadrolar içinde yandaş aradıkları ortaya çıkar. 2- Kapitülasyonların Geleceği Sorunu: Avrupa ekonomilerinin Osmanlı ülkesini sömürme mekanizmasının temel dayanağı buydu. Çıkarlarında asla birleşemeyen Avrupa devletlerini Osmanlı’ya karşı tek bir cephe haline getiren tek konu buydu. İttihatçıların Selanik'ten yayınlanan ilk mesajlarında Meşrutiyeti ilanıyla Batı uygarlığı düzeyine erişildiği, dolayısıyla Kapitülasyonlara artık gerek kalmadığı yolundaki ifadeler bütün Avrupa'yı rahatsız etmiştir. Bu yüzden hepsinden İttihatçılara sert uyarılar yöneltilmiştir. Bu yüzden İttihatçıların güçlenmesine yarayacak politikalardan kaçınmışlardır. Bu husus, İttihatçılarla yakınlaşma politikası izleyen Alman ve İtalyanlar için de geçerlidir. Avusturya ise Bosna Hersek'e el koyarak yeni rejimi krize sokmuştur. 3- Diğer İslam Toplumlarının Etkilenmesi Sorunu: Bu iki açıdan bahis konusuydu. Birincisi, diğerlerinin de özgürlükleri istemesi tehlikesiydi. İngiltere dışişleri bakanı Grey'in yeni İstanbul elçisine Devrim'den hemen bir hafta sonraki ilk uyarılarından biri bu konudaydı: "Meşrutiyet gerçekten yerleşirse bunun Mısır ve Hindistan'da müthiş etkileri olabilir.. Şimdiye kadar tebaamıza diyebilirdik ki ‘dinlerinin reisi (Halife) tarafından idare edilen ülkelerde hiç de şefkatli olmayan bir istibdat idaresi vardır, halbuki bizim istibdadımız yumuşak ve şefkatlidir. Fakat şimdi Türkiye'de meclis açılırsa, Mısır'da meşrutiyet isteği çok kuvvetlenecek ve bizim bu isteğe direnç gücümüz çok azalacaktır. Ve orada meşrutiyet isteyenlere karşı silah kullanmamız çok güçleşecektir. Böyle bir uyarıyı alan bir diplomatik misyonun, görevli olduğu yerde meşrutiyetin işlemediğini yayması ve böyle bir propaganda sürdürmesinden daha doğal bir şey olamaz. İkinci konu, yarım yüzyıldan beri Avrupa’nın sömürgeci güçlerinin karabasanı olan Panislam sorunuydu. Abdülhamit'in bu konuda gerçekte son derece pasif olmasına, sadece korkutmak amacıyla, varmış gibi davranmasına karşılık sömürgeciler böyle bir şeyin gerçekleşmesi halinde düşecekleri zorlukları hesaplayarak bu eğilimleri daima yakından izlemişlerdi. Abdülhamit ikinci plana düşünce bazı çevreler Panislam'ın da sona erdiğine karar verdiler. Gerekçeleri, Jöntürklerin esasen , dinden vazgeçmiş ve artık bir devlet dini fikrini terketmiş oldukları esasına dayanıyordu. Ama pek çoğu buna inanmıyor ve bir deneme devresi geçmesini arzu ediyorlardi. Esas olarak başlayan milliyetçi dönemin yeni bir İslam dayanışması yaratması endişesindeydiler. İngiliz, Fransız, İtalyan hatta Avusturya diplomatları ve basını bu konuya ısrarla eğiliyorlardı.
Sayfa 102Kitabı okudu
·
67 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.