Evet, işte hayat dediğin; bir sis olup olacağı! Hayat bir sistir."
Hayat nedir, biz var mıyız, gerçekten yaşıyor muyuz, yoksa bir düş müyüz, hayal ürünü müyüz, yaşadığımız bu hayat bize mi ait, yazılan bir senaryo mu, seçimler kime ait, ya biz de bir yazarın hayal ürünüysek, ölümsüzlük nasıl bir şeydir... Sorular uzar gider. Cevaplar var mıdır? Kime göre neye göre?
Unamuno muhteşem bir nivola yazmış. Felsefenin derinlerine dalıyoruz, kendi felsesini dinliyoruz Unamuno'dan. Görünürde basit bir hikaye var. Augusto Perez annesi öldükten sonra yalnız kalıyor. Bir uşak ve bir aşçısı var ama yine de o yalnızlığı doldurması gerek, annesinin de mutlaka evlenmesi yönünde isteği onu arayışa itiyor ki bir gün gezintiye çıkmışken bir kadına aşık oluyor, ya da olduğunu zannediyor. Aşık olduğu Eugenia ise halasının evinde kalan güzel bir kadın fakat işsiz bir nişanlısı var ve annesinden kalan evi ipotek altında.
Augusto her şeye rağmen sonuna kadar Eugenia'yı istiyor onun için mücadele ediyor. Bir yandan da çamaşırcı kadın Rosario ile duygusal bir bağı da oluşuyor. Augusto artık ne yapacağını şaşırıyor. Kadınları anlayamıyor, sorgulamaya başlıyor, kendince deneyler yapıyor, kadın psikolojisini anlamaya çalışıyor ve dostları ile fikir alışverişinde bulunuyor. Bu fikir alışverişleri sonunda felsefi sorular başlıyor varoluş sancıları ortaya çıkıyor.
Çok severek okudum Sis kitabını. Unamuno'nun diline hayran kaldım. Aşırı akıcı bir kitap. Mutlaka okumanızı tavsiye ederim.
"Biliyor musun Victor, bu 'var olmak veya olmamak' sözü, bana hep boş bir deyim gibi görünürdü."
"Bir söz, derin olduğu ölçüde boştur. Dipsiz bir kuyudan daha büyük bir derinlik olamaz. En yüksek hakikat nedir sence?"
"Peki, nedir var olmak?"
