Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

304 syf.
7/10 puan verdi
·
Beğendi
·
3 günde okudu
Öncelikle kitabın adının nerden geldiğiyle başlamak istiyorum: Yazar bu ifadeyi daha öncesinde hiçbir zaman dile getirmediğini belirtiyor. Ancak Jonny Carson isimli bir amatör gökbilimcinin TV'de onun taklidini yaparken sık sık bu ifadeye yer vermesiyle "milyarlarca ve milyarlarca" sözü çok tutmuş. Sagan bir süre alınganlıkla bu sözcükleri hiç kullanmasa da bunun üstesinden gelmiş ve daha sonra herkesin duyması için kitabına bu ismi vermiş: "Milyarlarca ve milyarlarca" Uzun süredir bilim kitabı okumamanın ve kütüphanede Sagan'a ait bir kitap görmenin heyecanıyla hemen başladım. Dili o kadar yalın ve sürükleyici ki hemen bitti ve bu birazcık üzdü... Kitabın içeriğine gelecek olursak 3 bölümden oluşuyor. İlk bölüm kitabın adının hakkını vermek istercesine ölçüm ve sayılardan oluşuyor genel olarak. İkinci bölüm hızla gelişen bilim ve umursamazlığın sonucu oluşması muhtemel felaketlerden bahsediyor. Buzdolabı, klima ve deodorantlarda kullanılan CFC'un ozon tabakasına verdiği zarar ve küresel ısınma üzerinde duruyor. Ve bu konuda sadece bilim çevresi ya da siyasiler bazında bir şeyler yapmanın yetmeyeceği ortada. Bundan dolayı 1988 ve 1990'a "Din ve Parlamento Liderleri Küresel Forumu" konferansları düzenleniyor. 100'e yakın ülkeden temsilciler katılıyor, tam olarak her konuda anlaşma sağlanamasa da ( misal doğum kontrolü) genel hatlarıyla anlaşmaya varılıyor ve destek görülüyor. Bu ne kadar etki etmiştir bilinmez ama bu konuda tüm dünyanın, her kesimin desteği ve çabası gerektiği de kesin. "CO2 molekülleri, beyinleri olmadığı için, ulusal egemenlik gibi ciddi bir kavramı anlama yeteneğinden yoksundurlar. Rüzgara kapılıp sürüklenirler. Belli bir yerde üretilmiş olsalar da başka herhangi bir yerde ortaya çıkabilirler." Kısacası "SERA ETKİSİ HEPİMİZİN SORUNUDUR." Üçüncü bölümde ise kürtaj, nükleer silahlanma, kendi hastalığı ve yaşamının son günlerinden bahsediyor. Kürtaj konusunda verdiği bilgilerden birkaç tanesini alıntılamak istiyorum: "Farklı dinlerin farklı öğretileri vardır. Avcı-toplayıcı toplumlarda genelde kürtaja karşı sınırlama yoktur. Eski Yunan ve Roma'da da çocuk düşürme yaygındır. Yahudilerin Talmud'u ceninin bir kişi olmadığını ve haklara sahip olmadığını söyler. Eski Ahit'te ve Yeni Ahit'te kürtajı açıkça yasaklayan tek bir sözcük yoktur." Kitapta İslamdaki bakış açısından bahsedilmemiş. Birazcık araştırdım çok fazla bilgim yok ama anladığıma göre ruh üflenmeden önce caiz ( bu süre konusunda bir netlik yok) olduğunu söyleyenler olmakla birlikte genel olarak önemli bir sorun yaratmadığı sürece caiz olmadığı belirtiliyor. "Ancak 1900 yılına gelindiğinde birliğe (ABD) bağlı her devlette gebeliğin herhangi bir zamanında kürtaj yapılması, annenin yaşamını kurtarma zorunluluğu dışında yasaklandı. Ne olmuştu da durum böylesine çarpıcı bir şekilde tersine dönmüştü? Bunun dinle pek ilgisi yoktu. Şiddetli ekonomik ve toplumsal değişim, ülkeyi tarım toplumundan kentsel sanayi toplumuna dönüştürüyordu. Amerika dünyanın en yüksek doğum oranlarından birine sahipken, en düşük doğum oranına sahip ülkelerden biri durumuna geliyordu. Kuşkusuz kürtaj bunda rol oynadı ve dizginlenmesini isteyen güçleri de harekete geçirdi." "Kürtaj üzerindeki yasal sınırlamalar, gerçek niyetin kadınların bağımsızlığını ve cinselliğini deneyim altında tutma olduğu kuşkusunu yaratıyor. Milletvekilleri neden kadınların vücutlarını nasıl kullanacaklarını buyurma hakkına sahip olsun?"
Milyarlarca ve Milyarlarca
Milyarlarca ve MilyarlarcaCarl Sagan · Say Yayınları · 2019507 okunma
·
336 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.