Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

64 syf.
·
Puan vermedi
·
Beğendi
Aslına bakarsınız dergileri pek sevmem. Daha doğrusu edebiyat dergilerini sevmem. Bu konuyu Dostoyevski kapaklı tuhaf-2 ‘nin değerlendirmesinde de konuşmuştuk ya. Yalnız Dostoyevski’li Tuhaf-2’den sonra baya alıştım dergilere. Kitaplığımda Düşünbil vardı Camus’lu, bilirsiniz severim Camus’u. Bu pek edebiyat dergisi değil ama daha çok felsefe. Onu da okudum arada. Güzel de yazmışlar vesselam. Bu ay Tuhaf da Gogh varmış, Van Gogh. Severim Gogh’u, çılgın adam. Sunay Akın da sever. Zaten benim sevgim, bilgim de onun kitaplarından. Neyse gittik almaya. Aldım tam döneceğim, düşünbil çarptı gözüme. Kapakta Sartre ağzında piposuyla beraber. Düşünbil’in tadı damağımda kaldı yalnız bu Sartre’den pek korkarım ben. Zamanında bir Bulantı’sını okudum, hala adını duyduğumda bile içim bulanır. Aldım onu da aldım. Elbet bu adamı da anlayacağız. Geldim eve. Açtım düşünbil’in kapağını sözde günde birkaç yazı okuyacağız. Okumaya başlamamla bu defa hızlı gideceğini hissetmem bir oldu. Yıl 1945. Dünya neredeyse komple yıkılmış. Sadece fiziksel değil manevi olarak da. Yeryüzüne fırlatılan insan önce yaşamayı öğrenmiş, sonra Tanrı’yı yaratmış, en son da hepsini yıkmış. Önce Tanrı’yı sonra kendini. İşte bu yıkımın sonunda Paris’te bir salonda bir adam, masaya yumruğunu vuruyor ve Varoluş bir hümanizmdir diye haykırıyor. Uyanın efendiler, yok oluyoruz!! Nesne vardır, sizin öz dediğiniz olgu bireyin nesneye yüklediği manadır. Önce birey doğar, verdiği kararlarla kişiliğini oluşturur. Değer yargılarımızı oluşturabilmek için geçmişi yadsımalıyız. Geçmişten, örf, adetten, toplumsal yasalardan kurtulamayan birey nesne olarak kalır, kişiliğini oluşturamaz. Birey özgürdür. Özgür iradesiyle önce geçmişi yadsımalıdır. Ancak bu aşamadan sonra kişiliğimizi ve değer yargılarımızı oluşturabiliriz. Yalnız birey kendisi tam manasıyla özgür olamaz. Özgürlük ancak toplumsal olarak var olur. Ya hepimiz yok olacağız ya da özgürleşeceğiz. Dedi. Elbette bu kadar değil daha çok şeyler söyledi, çok şeyler anlattı, çok şeyler yazdı. Yazmakla söylemekle de kalmadı. Dedeleri gibi taşın üzerine oturup ya da evine kapanıp düşünmekle yetinmedi. Akademilerde hocalık yapmadı. Ne yaptı peki? Tüm düşüncelerini eyleme döktü. Bir Fransız olmasına rağmen, Fransa Cezayir’i sömürüyor, Cezayir özgürleşmelidir, dedi. Sosyalist olmasına rağmen SSCB’nin Macaristan’ı işgali üzerine, ben yokum, dedi. Nobel ödülü vermek istediler, evimde bunu koyacak, yer yok, dedi. Ben Sartre’m adımın önüne hiçbir kurumun adı gelmeyecek, beni kurumlaştıramazsınız, beni satın alamazsınız, ben her zaman düşüncelerimle var olacağım, dedi. Ve herkesin saygı duyduğu bir adam oldu. Bu zamana kadar yarım yamalak olan düşünceleri bir araya topladı, bir kuram yarattı. Kuramdan öte çağımızın gerçeğinin yarattı. Yıkılmış dünyayı yeniden ayaklandırdı, değer kazandırdı. Düşündü, düşünmekle yetinmedi, eyleme geçti. Özgürlüğü savundu, tüm toplumların özgürlüğünü ömrünün sonuna kadar. Sartre ve düşünceleri her zaman var olacaktır. Dünya bugün özgür olmasa bile elbet bir gün tüm toplumlar özgür olacaktır. Varoluş hümanizmdir, varoluş bir posthümanizmdir!! Herkese keyifli okumalar dilerim..
Düşünbil - Sayı 59
Düşünbil - Sayı 59Düşünbil Dergisi · Düşünbil İm Yayınları · 201747 okunma
··
73 görüntüleme
Hᥱsᥒᥲ Hypatia okurunun profil resmi
Çok aydınlatıcı oldu en azından benim için. Güzel bir incelemeydi. Bugün edinicem Düşünbil...
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.