Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Bu uçsuz-bucaksız bozkırın ortasında yitip gitmiş o küçük istasyonda, barakalardan birinin penceresindeki ışık sabaha kadar hiç sönmezdi. O pencerenin ardında, umutsuzluklar içinde, gözüne hiç uyku girmeyen bir kadın vardı. Abutalip Kuttubayev’in ailesi yaşıyordu o küçük barakada. Bu aile, her gün Abutalip’in dönüşünü bekliyordu. Abutalip’in karısı Zarife, geceleri birkaç kez, petrol lambası fitilinin külleşen ucunu kesiyor, bu yüzden birdenbire aydınlık artınca, gözleri, encikler gibi yumulup uyuyan soluk tenli iki çocuğuna takılıyordu. İşte o zaman içi soğuk bir ürperme ile doluyor, yumruklarını sıkıp göğsüne bastırıyor, onları rüyalarında babalarına doğru koşarken hayal ediyordu: Olanca hızlarıyla koşarak, yarışarak, kollarını açarak, ama bir türlü koştuklarına ulaşamadan... Gündüzleri, o küçük aktarma istasyonunda sadece otuz saniye duraklayan trenleri de gözden kaçırmıyorlardı. Vagonlar büyük bir gıcırtı ile durur durmaz fırlayıp koşmak için hep pencereye uzatıyorlardı başlarını. Ama günler gelip geçiyor, onlar babalarından hiçbir haber alamıyorlardı. Sanki babalarını bir çığ alıp götürmüştü ve bunun nerede, ne zaman olduğunu kimse söyleyemiyordu.
·
10 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.