Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

200 syf.
·
Puan vermedi
Balkanlarda bir Postmodern !
Balkan Türk Edebiyatı'nın önemli yazarlarından olan İlhami Emin'in bu eseri, editörün önsözü, yazarın sonsözü ile birlikte toplam 199 sayfadan oluşmaktadır. Eser kendi içerisinde 11 bölüm bulundurmaktadır. Bu bölümleri, 1. Kendini arayan Yörük Osman 2. Usturumcalı Gül Baba 3. İsviçre Pasaportu 4. Kışta Bülbül 5. Hanımeli 6. Türbedarın Cevabı 7. Hz. Yusuf'un 3 Gömleği 8. Derviş Mümin'in Mezarı 9. Şehzade Musa Okçabol'da Ağladı 10. Manastır'da Değirmen Tekke 11. Yörük Osman'ın Samsun Rüyası şeklinde sıralamak mümkündür. İncelememize konu olan ve kendi coğrafyasında ilk kez Melamilik, Mevlevilik, Bektaşilik, Alevilik ve Yörüklük konularını harmanlayarak yazdığı gerek dini gerek tarihi ve sosyal olayları ele alıp yorumladığı " Yürüyen Duvar " adlı eseri de çağdaş Makedonya Kosova romanları arasında önemli bir konuma sahiptir. İç Değerlendirme 11 bölümden başlayan roman esas kahraman olan Yörük Osman 'a dedesi Sufi Mehmet Ağa'nın bazı dini tasavvufi sözleri söylemesi ile başlar. "Günahlarını yalnız Yaradan affeder affederse senden ne kuşlar kaçar ne hayvanlar aksine sen farkına varmadan onlar rüyalarına bile dalarlar " Daha sonra dede ile torunu arasında diyaloglarla ilerleyen eserde Osman yaşadığı köyden Hasan ile kavga eder ve evine ağlayarak döner. Kahramanın ninesi onunla ilgilenip temizlerken dedesi ile dini ve tasavvufi diyalogları devam etmektedir. Bir süre sonra kahraman evde uykuya dalar ve rüya görür tam o sırada babasının tokatı ile uyanır ve ailesinin diğer fertleri ile konuşur ve günlük rutin olaylar gerçekleşir. Kahraman köyden ayrılarak Üsküp'e okumaya ve asıl macerasının aşlayacağı mekâna doğru yola koyulur yolda giderken gaipten sesler ve hissiyatlar ile yoldaki köpeklerle baykuşlarla konuşur onları anlar ve çeşitli manalar çıkarır kahramanın yolculuğu artık başlamıştır. Gerek dedesinin söylediği sözlerin manasını aramak gerekse bu yolculukta öğrendiği şeyleri araştırmak için uzun bir yolculuğa çıkar çıktığı yolculuk hem gerçek hem de adeta iç sesinin yollarında gezdiği manevi bir yolculuktur. Kahraman çeşitli yerlere gider orada gerek Müslüman gerek gayrimüslim kişilerle tanışır yolculuğunun önemli bir kısmında Beyaz Yakalı adı verilen bir gayrimüslim kadın kahramana eşlik eder ve daha sonra ayrılırlar. Yörük kültüründe ve özellikle Balkan coğrafyasında önemli bir konumda olan tekke ve dergahların pirleri ile iletişime geçer bazı kişiler ve evliyalar ile bunun gerçek bir iletişim mi yoksa içsel bir iletişim mi olduğunu saptamak bir hayli zorlaşır. Yolculuğu esnasında Pir Hacı Bektaş Veli, Abdal Musa, Kaygusuz Abdal, Atatürk, Tito gibi bahsini ettiğimiz kişilerle konuşur bunların içinde Kaygusuz Abdal üzerinde biraz daha fazla durmaktadır. Romanda kahraman bir Melami şeyhinin torunudur sonunda ise olgunluk dönemine erişecektir. Eserde Melamilik, Bektaşilik, Alevilik, Osmanlı Devleti, Atatürk ve Dönemi, Tito ve Yörüklük kavramları gerek düş gerek gerçeklik ile harmanlanarak bir duvar metaforu ile anlatılmaktadır. Folklorik Unsurlar : Roman bir köyde başlayıp yine orada son bulduğundan dolayı folklorik unsurların bulunması kaçınılmazdır. Eser bir köyde geçmektedir köyün iktisadi ve ekonomik geçim kaynağı hayvancılık ve tarım olduğundan saman önemli bir yer tutmaktadır ayrıca yine mimari bir özellik olarak ele alacak olursak samanlık şehir değil köy hayatına ve mimarisine ait bir olgudur. "Eski pehlivan mustafa küçük yörük osmanı iyice hırpaladı " Pehlivan sözcüğü güreş sporuna ait bir terimdir güreş, Türk dünyasında Ata sporu olarak da adlandırılan milli ve folklorik bir unsurdur özellikle gerek hüner göstermek gerek geleneği devam ettirmek gerek ise devlet büyüklerine saygı ve bağlılığı göstermesi bakımından icra edilmiş ve hala bu oyun devam etmektedir. Özellikle günümüzde Balkan coğrafyasında etkileri çokcanlıdır. "Dere boyu salkım söğüt ağaçları sulara kadar eğiliverdi " Anadolu'da söğütle ilgili pek çok yer adı bulunmakta olup Osmanlı beyliğinin kurulduğu yerin adı da Söğüt'tür. Söğüt'e adını veren de şüphesiz ki kutlu bir ağaçtır. Kültürümüzde önemli bir yeri olan söğüt, yiğitlerin gölgesinde oturdukları, çadır diktikleri kutlu ağaçlardandır (Söğüt gölgesi, yiğit gölgesi). Söğüt, evin, obanın, çadırın önündeki yerli ağaçtır ve daima evin önünde bulunur. Mersin yöresinde söğüt ağacı suyun müjdecisi olduğundan ötürü kutsal sayılır. "Liliyenin belgratta açılan harabati baba tekkesi fotoğraf sergisi şerefine içelim" cümlesi geçer eserde. Kadeh kaldırmak şerefine içki içmek önemli bir olaydan sonra Türk kültüründe özellikle İslamiyet etkisi ile olarak pek yer almasa da Batı toplumlarında bu gelenek yaygın bir folklor unsurudur ayrıca İslamiyet öncesi Türk destanlarında bazı kahramanların yine önemli bir olaydan sonra içki içtiklerine rastlanır hatta İslamiyet'i ilk kabul dönemi diye adlandıracağımız dönemde destan kahramanı içki içer et yer ve sonra namazını kılar. "Bu neyler bu tanburlar bu kudumlar çalmaya başlayınca sanki gözlerimin üzerinden bir perde kalkar" Bahsini ettiğimiz çalgılar gerek günlük yaşamda gerekse tekke ve dergahlarda dini ritüellerde kullanılmaktadır. Günlük Yaşam Unsurları: Türk topluluklarının gelmeye başladığı ilk andan itibaren Balkan topraklarında sadece Türkler değil çok çeşitli ırk ve milletten insanlar yaşam sürmüştür cümleden de anlaşılacağı üzere günlük yaşamda Müslüman ve Müslüman olmayan insanlar bir arada ve mutlu şekilde yaşamaktadır. "Ablası osmanı çingene düğünlerinden uzaklaştırıyordu " Balkan coğrafyasında yaşayan azınlık nüfustan birisini de çingeneler oluşturur sosyal yaşamda gerek cümlelerde gerek olayların işleyişinde çingenelerden etnik olarak bahsedilmektedir. Dini Unsurlar: Eser temel muhtevası olması sebebiyle içerisinde Melamilik, Mevlevilik ve Bektaşilik kavramlarını bulundurduğundan dolayı dini unsurlara sıkça rastlanmaktadır. "Her ne arar isen kendinde ara" "Kudüs'te Mekke'de hacda değildir." dizelerinde görmek mümkündür. Eserde geçen Yaradan, Allah, günah, sufi gibi sözcükler İslami literatüre ait unsurlar olduklarından dolayı dini unsurlar arasında verilirler. Dil ve Üslup: Yürüyen Duvar romanı İlhami Emin'in ilk romanıdır, romanda üslup ses biçem gibi özellikler bakımından ciddi bir problem göze çarpmamaktadır bu durumda şüphesiz Emin'in romandan önce hayatında şiir, tiyatro, dergicilik ve sinema faaliyetlerinde bulunmasının büyük önemi vardır ve bu unsurlar dile hakimiyeti gerektirir. Kendisi ile yapılan röportajda Emin, romanı için post modernist bir roman olduğunu söylemiştir. Romanda 11 adet bölüm yer almaktadır. Yazar eserine büyük harf ile başlamaz ve bununla birlikte noktalama işaretleri kullanmamıştır. Bu noktalama işaretleri kullanmamasının getirdiği yanlış anlaşılmalar sözün etkili kullanımı farklı manalar gibi durumları da romanında koyu metin puntoları ya da eğik yazı karakteri seçerek gidermeye çalışmıştır. Türkiye Türkçesi ve İstanbul ağzı esaslı hareket edecek olursak bu durumlar birer dil kusuru sayılmaktadır. Yazar Yaradan ve Atatürk dışında hiçbir şahıs ve mekân ismi olan özel adları da büyük harfler ile yazmamıştır. Zaman ve mekânın işlevselliği açısından zayıf kalan yazar, yazarlık kuvvetini tasvirlerde ve ikili konuşmalarda göstermektedir. Üçüncü tekil şahısla yazılan eserin dikkat çeken diğer bir özelliği otobiyografik birçalışma olmasıdır. Üstkurmaca bağlamında: İlhami Emin, her şeyin bir oyun olduğunu romanın kahramanı Yörük Osman üzerinden gösterir. Sufi Mehmet Ağa'nın yol göstermesiyle günahlarını aramaya çıkan Yörük Osman'ın yolu çoban köpekleri tarafından kesilir. Çoban köpekleri yoldan geçmek için izni olup olmadığını sorarlar. Köşeye sıkışan Yörük Osman'ın yardımına ise ansızın yağmaya başlayan kar koşar. Fantastik unsurlar, köpeklerin Yörük Osman'ın önünü kesmesiyle esere girmiştir. Fakat bunlar metnin kendi gerçekliğini oluşturmaktadır. Bu gerçekliğin aslında bir kurmaca olduğunu ise Yörük Osman'ın köpeklerden kurtulmasını sağlayan aniden bastıran kar yağışında görmekteyiz. Metinlerarasılık bağlamında: Osman'ın köylü olması, halk hikâyeleri ve efsanelerle beslenen bir çevrede bulunması nedeniyle sözlü edebiyat türlerinden oldukça yararlanmıştır. Eserde, Yörük Osman, Makedonya Türklerinin söylediği "sarı yılan " türküsünün hikâyesini anlatmıştır. Yörük Osman'ın ayrıca Kaygusuz Abdal'ın Budalanâme adlı eserinden alıntıladığı bir kısım da metinde yer almaktadır. Eski Anadolu Türkçesinin belli başlı formel özellikleri eserin diline yansımıştır. Eski Anadolu Türkçesinin tercih edilmesi ise Balkanlara Müslümanlığı yaymaya gelen şeyh ve dervişlerin o yıllarda bu tarihi şive ile konuşmalarından kaynaklanmaktadır. Zaman: Eser gerçek, rüya ve kurmaca ile iç içe bir halde olduğundan kesin bir zamandan bahsetmek mümkün değildir. İlk zaman olgusu kahramanın zihninde ve düşlerinde başlar dedesine sorduğu " herkesin dallardaki yapraklar kadar sayısız günahı vardır" sorusu ve babasının nasıl Melami dervişi olduğunu merak eden kahraman araştırmaya başlar burada zihinsel bir zaman söz konusudur rüyasında geçmiş zaman diyebileceğimiz Mevlana Hazretleri ile konuşur, gerçek zaman kavramına ise köyünden başlayıp yolda çeşitli insanlarla karşılaştığı yer yer yanına arkadaşlarını aldığı Ağlardağ'dan başlayıp Toroslar'a kadar uzanan ziyaret ve yolculuğu ile ilişkilendirebiliriz. Bahsini ettiğimiz iki zaman aralığında değişmeler sıkça olmaktadır gerçek zaman diye adlandırdığımız yolculuk ve ziyaretlerde kahraman düş dünyasına dalıp konakladığı yerlerde geçmiş bir zamana yolculuk eder yolculuğunu Samsun'da bitiren kahraman Tito ile konuşmasında gelecek zamana dair İpuçları vermektedir. Mekan: Romanda bulunan mekanlar tarihi gerçeklikler ve hala var olmasıyla da örtüşmektedir. Şahıs ve diğer değinmediğimiz unsurlar yazımızın kısa tutulması sebebiyle detaylıca verilmemiş olup Yörük Osman ve etrafında şekillenmiştir demek mümkündür.
İlhami Emin
İlhami Emin
Yürüyen Duvar
Yürüyen Duvarİlhami Emin · Tekin Yayınevi · 20147 okunma
··
1 artı 1'leme
·
721 görüntüleme
Bu yorum görüntülenemiyor
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.