Ibrahim Ahmed
Şu kalp ve dolu telaş,
Şu çuvalın altında pas tutan yırtık lisan
Şu ateş ve şu esef
Tutulan şu nefes
Ve ilmik ilmik nakşedilen şu gergef
Nedir ki şu âlem
Karanlığın içine serilmiş şu hikmet
Bir çiçek kokusu misali
Kökleri mazinin nabzında
Yaprakları demir sarısı....
Nehir akıyor kulaklarımda her gece
At nalları gibi
Soluk soluğa bağıran
Yüreklerin yumuşak çığlığı
Bir yerleri kesiliyor insanın
Kanayan kelimelerin ucunda
İki damla hasret
Vurulmuş düğüm düğüm dudaklara
Her çeşmede dolan bir yudum su
Kalbim boynumda ağır bir yük
Sırtımda sarılı bir yara
Tiril tiril aşevinin kırıntıları arasında
Dilenci bir alfabenin harfleri ile bağırıyorum sana
İstikbalimsi bir umut havasında
Kelimeleri yıkmadan
Gömlekleri yırtmadan
Kuyudan çıkar mı İnsan...
Çiçeklerin de bir sözü vardır
Adı leylak, yasemin, papatya olan
Işığa bulanmış şiir yolunda
Kaç araba geçti ölüm götüren
Tozlu topraklar damında
Bekleyen iki şey kaldı kimsesiz
Şiir.....güneş.....