Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

·
Puan vermedi
Schopenhauer'u Savunmaya Cesaret Etmek
Sevgili Schopenhauer'un bu muhteşem eseriyle ilgili ne zamandan beri konuşmak istiyor ve aslında bileniyorum. Yani ne kadar kolay kaldırıp atmak, ne kadar kolay: "Anasını sevmemiş, anası da onu sevmemiş, anasına öyle kızgınmış ki tüm kadınlardan nefret etmiş, bu nefretini de bu eserinde kusmuş." gibi yorumlarla şu kitabı karalayan onlarca insan. Bu kadar kolay mı? Bu nasıl alçakça bir kaçış, bu ne haysiyetsizlik, bu ne tüketim kültürü, bu nasıl bir linççilik. Ha ha, tamam, şimdi düzgünce vuruşma zeminine geçelim, zaten hepsi bir roldü. Başlıyoruz. Schopenhauer'un Aşkın Metafiziği eseri bütünüyle "Aşk işte budur!" diyen bir eser değildir. Schopenhauer adını her seferinde yazmanın zorluğundan dolayı bu muhteşem insandan artık "Şopi" diye bahsedeceğim. Sevgili Şopi'nin bu muhteşem eseri gerçeğin sadece bir bölü üçüdür değerli dostlar. Bunu bir oturtmak lazım. Şopi bu eserini daha ortada evrim teorisi diye bir şey yokken insanın evrimsel sürecini bir şekilde çözmüş ve ona göre yazmıştır. Kimse üzerinde durmuyor ama bir insanın böyle bir çözümleme yapması, gerçekten inanılmaz bir iştir. Devam edelim: O, meseleyi böyle açıklama ya da meselenin sadece bu kısmını açıklama işine girişmiştir. Şopi'nin genel tezleri nelerdir? Çok fazladır ama bu tezlerin hepsinin temellendirilmesi aynıdır: İnsan bir hayvandır, bilinci vesairesi olsa da özde hayvani güdüleri vardır ve bu güdüler doğa tarafından belirlenir. Doğa ürememizi söyler. Diğer hayvanlara da aynısını söyler ama diğer hayvanlar neyi niye yaptıklarına dair bir muhakemeden, yani akıl yürütmeden yoksundurlar. Onlar bir refleks olarak ürerler. İnsanlar ise bu meseleyi aşmışlardır. Ne var ki insan belli şeyleri ne kadar aşmış olursa olsun hâlâ o kahrolası hayvani dürtülerin etkisindedir ve ne yaparsa yapsın insanı doğa belirlemektedir. Şopi, işte buradan yola çıkmıştır. Yineleyelim anlamamakta ısrar eden eşşoğlueşşekler için: Bu, gerçeğin tamamı değildir, bu, gerçeğin belki de bir bölü üçüdür ama gerçektir. Şopi buradan hareketle bir dizi meseleyi sadece ve sadece bugün "evrimsel biyoloji" denen şey üzerinden açıklamaya girişmiştir. Peki, Şopi bütünüyle haksız mıdır? Hayır, Şopi eserinde en sondaki eşcinsellere nefret kustuğu bölüm dışında haksız ve dolayısıyla temelsiz değildir. Ancak şu gerçekten son derece kayda değerdir: Bugün bu eserle ilgili olarak "kadın düşmanı" yorumu atıyorum bir milyon ise, "Abi hiçbir suçu ya da anormalliği olmayan eşcinsellerden ne istedin?" siteminin sayısı bin falandır. Yani bence Şopi asıl eşcinseller konusunda fazla coşmuştur ve 2020 yılının, yani bugünün aklı başındaki okurlarına, bir gay, trans, interseks, lezbiyen, bok püsür olmasalar da "Lan keşke şu bölümü hiç yazmasaydın," dedirtmiştir. Buna rağmen böyle bir kitabın etrafındaki kadın kalabılığı zır zır ağlamakta, nefret kusmakta, "Ya kardeşim her kadını genelleyemezsin ya, ya ananla sorunun var diye bizi gömemezsin ya," ile sınırlı, dünyanın en temelsiz, en saçma sapan şeyleriyle herife saldırmaktadırlar. Bunu kabul edemeyiz. Aynı kadınlar, kendilerine bir ayrıcalık bahşeden "biyolojik" özelliklerine de sarılmaktadırlar ama zaten bir yerinden tutsak diğeri elimizde kalacağı için onları boş verelim şimdi. Biz olaya dönelim. Ne demiştik? Şopi'nin yazdıkları gerçeğin üçte biridir ama gerçektir. Adam çok farklı konularda çok farklı şey söylemiş olsa da hepsinin yükseldiği zemin bir tanedir, yineleyelim o zeminin ne olduğunu: Doğa insandan güçlüdür, doğanın kendine ait bir yasası vardır konu özelinde ve doğa o yasaya göre devinmektedir, insan da o yasanın emrindedir. Doğa bize istediğini yaptırmak için diğer hayvanlardan daha bilinçli, bilinç diye bir şeyi olan insanı aldatma yoluna gitmiştir. Nedir bu aldatma? Nasıl vuku bulmaktadır? Şopi tezini şuradan kurar: Tüm mesele türün devamıdır. Ancak bu "doğur da taştan olsun" şeklinde bir yasa değildir. Her doğum bir öncekinden daha iyi olmalıdır. Bu yüzden doğa uzunla kısa ama uzundan daha akıllı, akıllıyla aptalı ama akıllıdan daha uzunu ve iyi genle iyi geni bir araya getirmek için belli tezgâhlar peydahlamıştır. Kadınların hoşlandığı erkek tipi tam bir erkektir örneğin; güçlü, kudretlidir. Erkeklerin hoşlandığı kadın tipi tam bir doğurgandır, tam bir bebektir. Bunun nesi yanlıştır ayrıca? Bir erkeğin ne denli kudretli olduğunu gösteren kimi detaylar vardır ve kadınlar buna vurulmaktadır. Bir kadının ne can alıcı bir afet olduğunu vurgulayan detaylar vardır ve erkekler buna vurulmaktadır. Bugün de sürmektedir bu. Her yerde binlerce kez yazıldı: Meme severiz, doğurganlıkla doğrudan ilgili. G*t severiz, doğrudan ilgili. Güzellik ararız, iyi bir gen demek bu. Erkek için zeka, irilik, güç, vesaire. Hepsi henüz doğmamış ve belki asla doğmayacak olan "veletin" selametinin garantisidir ve kadınlar buna bakmaktadır. Şartlar değişmiştir, höyt höyt eden erkeğin yerini zengin veya entelektüel erkek almıştır söz gelimi. Yine de bir güç faktörü vardır. Hiçbir kadın ağlayan erkeği sevmemektedir vesaire. Erkekler bile ağlayan erkeği sevmemektedir. Ağlamak, bir metafor. Ağlamak: Sızlanmak, tembellik, uyuşukluk, kolay pes ediş, numara yapmak b*k püsür demek. Her neyse. Şopi'nin mantığı buralarda da geçerlidir: Abi en ufak zorlukta oturup ağlayan bir erkek ileride çocuğu olursa o çocuğu nasıl yetiştirecek? Doğa bunu bilmektedir. ve kadınlara bunu bilmelerini sağlamıştır. Sonuç itibariyle aşk denen saçmalığın gerçekliğinin üçte birlik kadarlık diliminde böyle şeyler mevcuttur, gerçektir, geçerlidir, doğrudur, şŞopi'nin anasıyla yaşadığı problemlerle hiçbir ilgisi olmayan gerçeklerdir bunlar. Sizin kendinizi tanımıyor ya da yanlış tanıyor olmanızın bedelini Şopi ödemek zorunda değildir. Ödetemezsiniz. Yineleyelim: Ne kadar kolay adamın kalemini kırmak, ya bu adam annesiyle çok bozuşmuş da işte ondan tüm kadınlardan nefret etmiş de o yüzden yazdığı her şeyi komple çöpe atmalıymışız da. Karşınızda çocuk mu var sizin? Siz hangi gerçeği yaşıyorsunuz? Yettiniz artık. Kaçmayacaksınız. Devam ediyoruz. Şopi'nin yaşadığı dönemdeki kadın algısı, yazdıklarının içeriğindeki o üçte birlik gerçeği asla ama asla yok saymasa da bizim sevimli Şopi'mizin kimi yükselişlerini açıklamak açısından önemlidir. Kadın dediğimiz canlı, bırakalım Şopi'nin dönemini, bundan yüz yıl önce bile insan yerine koyulmayan, okumasına gerek olmayan, önündeki boşlukla sefilliğin bir anıtı gibi görülen ve kabul edilen bir "yaratık" olarak ele alınıyordu. Doksanlarda büyümüş yaşıtlarım iyi bilirler, "Kız gibi ağlıyor." gibi bir kalıp vardı. Kızlar bile ağlayan erkeklere "kız gibi ağlıyor hehe" diye gülerlerdi. Yani kadın dediğimiz canlı, bakın geçiyorum Şopi dönemini, yakın tarihte bile zayıflıkla, saçmalıkla, herhangi bir işi doğru düzgün yapamamakla falan ele alınıyordu. Doğru muydu peki bu? Hayır, değildi. Bizim muhteşem kadınlarımızın heyecanları, herhangi bir konuda erkeğe oranla belki de daha fazla paniklemeleri işte o hep süren ve bugüne gelen yapıdan kaynaklanıyordu. Kimi muhteşem bebekler aralardan sıyrılmayı bilmiş, toplum onu nerede görürse görsün kendisini zirvede görebilmişti ve sonunda zirveye çıkabilmişti ama çoğu kadın bu saçma sapan ve vicdan kabul etmez pespayelikten dolayı neredeyse doğuştan yaralanmış/sakatlanmış bir şekilde hayatını yaşıyordu. Uzatmayalım. Böyle bir b*kluk yakın tarihte bile vardı ve sizlere eski tarihte kadının yerini ifade edeyim: Kadın, bir hiçti. Öyle ele alındığı için birkaç istisna dışında hiçbir kadının ufku geniş değildi. Bir kölenin köle olduğunu bildiği için köle kalması misali, kadın da bir kadın olduğunu biliyor ve ben bir b*k değilim zaten gibi bir trajedinin içine düşüyordu. Dolayısıyla böyle bir trajediden başka trajediler doğuyordu. Örnek: Hiç söz hakkı verilmemiş bir kadın günün birinde "Haydi sen de konuş Nisanur, artık medeniyiz," gibi bir laf duyduğunda saçmalıyordu aminor. İşte Şopi'nin çağı buydu. Kadınların da insan oldukları yeni yeni ve çok ilerici bir hamleymiş gibi en azından entelektüel çevrelerde dillendirilmeye başlanmıştı (ve Şoği bunu tiye almıştı, ha ha). Ama kadınlar, son derece doğal olarak, bir anda birisi onlara "Haydi çık da bize bir şarkı söyle," demişler gibi afallamışlardı. İşte bu afallama "kadının bir hiç olduğunun" onaylanmasıydı o dönemin insanları için. Şunu diyorlardı muhtemelen: "Abi çık konuş diyoruz, konuşamıyor, çünkü kadın, çünkü bunlar salak, en başından bunu dememeliydik." ha ha. Eşşoğlueşşek, ulan bitch oğlu bitch, sen başından beri bir çocuğa "Sen aptalsın," dersen o çocuk bir anda nasıl çıkıp kendini düzgünce ifade etsin? Biraz mahalle ağzına kaydık, olsun, devam ediyoruz. Her neyse babaerenler ve bacıerenler, Şopi, kadının piyasaya ilk adımını atışındaki doğal fiyaskoyu da görmüştü, o çağdaydı. Ve duruma yüreklice başkaldırıyordu: "Bir de başımıza hanımefendi s*kini çıkarttılar, o kadın değil, hanımefendi" gibi iğnelemeler vardı metinlerinde. Şopi kadınların bir hiç olduğu bir dönemde böyle bir hareketin sonuçlarına bakıyor ve yanılmadığına, asla yanılmayacağına hükmediyordu. İlk nokta burası. şimdi anasına gelelim. Şopi'nin anasıyla ilgili meselesi biliniyor. Herkes de her yerde söylemiş. Ben sizlere daha fazlasını vermek isterim: Şopi çok ama çok kıskanç ve hazımsız bir herif. Hegel ondan daha fazla rağbet görüyor diye adama "Bir daha halkımıza birahaneci kılıklı olduğu her hâlinden belli olan bir adamı baş tacı etmemelerini öneririm," minvalinde saldırıyor. Bunu yapma biçimi de çok komik. Önce insan fizyonomisiyle ilgili uzun uzun bilgiler veriyor, ruhun, karakterin, zekanın fizyonomiyi şekillendirdiğini kanıtlamak için çok uzun süre çalışıp bir şekilde bunu yapıyor, ardından Hegel'i buradan vurmaya kalkıyor. Neden? Çünkü Hegel'in derslerine yüz öğrenci gidiyor, onun derslerine on öğrenci geliyor. Bir çeşit "Salieri Kompleksi" ama tam değil. Çünkü Şopi de Hegel kadar büyüktür. Kıskanıyor, kabul edemiyor, hazmedemiyor, ben buna saldıracağım deyip savruluyor. Güzel. Demek ki böyle bir yapısı olan Şopi'nin anasıyla münasebeti de kesinlikle önemli onun hayatında. Gördüğünüz gibi ona saldıran temelsiz soykalar gibi biz gerçekleri saklamıyoruz, her şeyi söylüyoruz. Devam edelim. Şopi'nin anasıyla arasındaki gerilimin onun kadınlara bakışını şekillendirdiği elbette bir gerçek. Ancak burada bir alçaklığa savruluyor insanlar. Bunu bir dal gibi yakaladıktan sonra adamın kadınlar ve ilişkiler ve aşk üzerine söylediği her şeyi ama her şeyi çöpe atıyorlar: "Anasıyla sorunları olduğu için kadınların hoşuna gitmeyen bütün düşüncelerinin, tezlerinin çöp olduğunu peşinen kabul edebiliriz." Sinan Karasu'nun da dediği gibi: Oh, Dolce Vita! Ne kadar kolay öyle bir şeyi çöpe atmak. Bizim de itirazımız tam olarak buna. Mertlik kavramına tutunalım istiyorum. Onurlu olalım, kolaya kaçmayalım, "Ya işte anasını sevmemiş de falan" diye adamı linç etme kolaycılığına savrulmayalım istiyorum. Şopi'nin kadınlarla ilgili karın ağrısı metinlerinde nerede yükseliyor? Buna bakalım. Örneğin Şopi şunu diyor, birebir yazmayacağım, aşağı yukarı şunu diyor yani: Kadınlar güçsüz erkeği sevmez. Doğru bu. Güçsüz erkeği erkekler bile sevmez. Manhood felsefesi gereği biraz zaman harcarlar, oğlum kalk lan ayağa falan ama baktılar olmuyor, iyi be defol git öl derler. yani güçsüz erkek meselesi bugün de dün olduğu gibi bir sorundur. Dolayısıyla aslında bir kadının güçsüz erkek sevmemesi dünyanın en doğal şeyidir. Her neyse. Şopi bunu diyor. Sonra bunu o gerçeğin üçte birlik kısmındaki teziyle doğruluyor. Türün devamı için sevmezler diyor. Şopi hatayı nerede yapıyor? Şurada ama çok değil: Arada bir "zaten kadınlar da şöyledir, bilirsiniz," gibi bir laf ediyor. Buradan şu gerçeğe ulaşabiliriz: Şopi bir şeyi temellendiriyorsa ciddiye almalısınız. Temellendirdi, bize gerçeğin üçte birini söyledi, sonra dayanamayıp "bunlar zaten hafif meşreptir," yorumunu koyuverdi. İşte adamın anasıyla arasındaki ilişki bir tek burada, kimsenin zaten ciddiye almadığı noktalarda nefes alıyor. Siz ise, aşağılık bir kolaycı olarak adamın dediği her şeyi ama her şeyi çöpe atma cür'eti gösterebiliyorsunuz. Meydan boş değil. Siz kimsiğiz? Nesiğiz? Burada "Koskoca filozofun yanında sen kimsin?" gibi bir hor görü yok. Bitch, anasını sevmemiş de ondan böyle demiş de diyeceğine, adamın tezini ortaya koyacaksın, bu tez neden yanlıştır bize açıklayacaksın, öyle konuşacaksın, kolaya kaçmayacaksın. Biz bu metinde buna savaş açtık. Savaşmaya da devam edeceğiz. Şimdi yine yineliyoruz: Ne kadar kolay değil mi? Bir tane dal bul, onu ortaya sür ve her şeyi ama her şeyi e yık geç. Mahmut Hoca'nın da dediği gibi: Bak beyim, seni döverim, döverim ve arkama bakmam bile. Bir savaş verecekseniz bunu düzgün yürütün, bir onurunuz olsun, ayıptır.
Aşkın Metafiziği
Aşkın MetafiziğiArthur Schopenhauer · Yapı Kredi Yayınları · 201913,2bin okunma
·
212 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.