Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

SUSKUN SIRDAŞIM: 2
Eyüp! Eyüp! Eyüp! Eyüp! Gerçekten şu güzel sözlerden başka bir şey söylemedin mi, “Tanrı verdi, Tanrı aldı. Tanrının ismi mübarek olsun”? O bütün acıların içinde sadece bu sözleri mi tekrar ettin? Neden yedi gün yedi gece sustun?Ruhunda neler oldu bitti? Bütün dünya başında darmadağın olup yerde etrafında çanak parçaları gibi durduğunda hemen bu insanüstü soğukkanlılığa mı sahip oldun, sevginin yorumuna ve özgüvenin ve imanın açık kalpliliğine mi sahip oldun birden? O halde kapını acı çeken insana kapattın mı, o insan hayatın mükemmelliğine dair dünyevi bilgeliğin bir paragraf okumakla sunduğu acınası teselliden başka bir rahatlama bekleyemez mi? Söyleyecek başka bir şeyin yok mu? Sahte tesellicilerin bireye bir iki kelimeyle dağıttıklarından, tören şefi gibi kaskatı sahte tesellicilerin bireye reçete olarak yazdıklarından fazlasını söylemeye cesaretin yok mu? Hani ıstırap anında, “Tanrı verdi, Tanrı aldı, Tanrının adı mübarek olsun” denir -ne az ne fazla, tıpkı hapşıran birine “Çok yaşa” demek gibi bir şey! Hayır, sen ki olgun günlerinde, eziyete uğrayanlar için bir kılıç, ihtiyarlar için bir değnek, kocamışlar için bir asaydın, her şey darmadağın olduğunda insanları hayal kırıklığına uğratmadın sıkıntıda olanın ağzı dili, pişmanlık duyanın ağlaması, kederli olanın feryadıydın, işkencelerle dilsiz kalmış herkesin acısını dindirendin, bir yüreğin barındırabileceği acı ve kederin en yakın şahidiydin, “can sıkıntısı”yla şikâyet etmeye ve Tanrıyla çekişmeye cesaret edecek kadar güvenilir bir savunucuydun. İnsanlar bunu neden gizliyorlar? Dul ve yetimin hakkını silip süpürene ve miraslarına konanlara yazıklar olsun, ama aynı zamanda insanın yüreğinden ve “Tanrıyla çekişme”nden çektiği eziyeti dindirmenin geçici tesellisini kurnazca elinden alanlara da yazıklar olsun. Yoksa zamanımızda Tanrı korkusu o kadar büyük de, ıstırap çeken kişi o eski günlerde gelenek olan şeye ihtiyaç mı duymuyor? Belki insan Tanrı huzurunda şikâyet etmeye cesaret edemiyorduk? Şimdi büyümüş olan Tanrı korkusu mu, yoksa korku ve korkaklık mı? Bugünlerde insanlar kederin doğal ifadesinin, tutkunun ümitsiz dilinin şairlere bırakılması görüşünde, onlar bir alt mahkemenin avukatları olarak insan merhameti mahkemesinde ıstırap çeken için dava açıyor. Bundan ötesine geçmeyi kimse göze alamaz. Konuş o halde, Ey silinemez belleğinEyüp’ü! Söylediğin her şeyi anlat uzun uzadıya, en yüksek mahkemeye çıkmış kudretli avukat, kükreyen bir aslan kadar korkusuz. Senin konuşmanda ruh var, yüreğinde Tanrı korkusu, konuşmalarıyla sana gaspçılar gibi saldırmak için ayağa kalkan arkadaşlarına karşı ıstırabını haklı çıkaracağın zaman şikâyet ettiğinde bile, arkadaşların seni kışkırttığında bile onların bilgeliğini ayaklarının altında ezer, onların Tanrıyı savunuşlarınıküçümsersin, bunu eski bir saray adamının ya da dünya işlerini bilen bir devlet bakanının gelip geçici kurnazlığı gibi görürsün. Sana ihtiyacım var, yüksek sesle nasıl şikâyet edeceğini bilen bir adama; öyle ki şikâyeti, Tanrının Şeytanla bir, insana karşı plan kurmayı görüştükleri Cennet'te yankılansın.
·
14 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.