Çok renkli, çok sesli Balkan dünyasında; geçip giden hayatlara aldırmadan içinden geçtiği ovaya yaşam ve ölüm kaynağı olan bir nehir akar, Mur Nehri.
Coşkun suları dizginlenemez, akışına karşı mücadele etmek ise nafiledir.
Tıpkı ha çıktı ha çıkacak olan savaşın engellenemeyeceği gibi.
Can pazarı kurulmuş.
Meydan yerine ise büyük bir kazan…
Macarlar, Almanlar, Yahudiler, Hırvatlar, Sırplar, Türkler, Çingeneler hatta Bolşevik devriminden kaçan Ruslar var bu kazanda, kaynıyor da kaynıyor.
Tam da bu can pazarının orta yerinde, bir aşk tohumu çiçeğe durmuş.
Bu tohumun bir çenedi, Julian…
Yaralı bir çocuk kalbi taşıyor.
Annesi Mur Nehri’nin sularına bırakmış kendini, babası ise yıllarca onu beklemiş. Kayıp, eksik, yaralı büyümüş Julian.
Ailesini, çocukluğunu elinden alan nehirden intikam almak istiyor.
Gel zaman git zaman, mühendis bir genç adam olarak memleketine dönüyor.
Mur Nehri üstüne bir köprü yapıyor ve her şey bu köprüyle başlıyor.
Aşk tohumunun diğer çenedi ise, Zinaida…
Alevlerin sardığı memleketine yıllar sonra dönen Julian’, ı başka bir ateşe salan.
Ne siyasal olaylar ne de milli unsurlar aşklarını dizginleyemez, tıpkı akmaya devam eden Mur Nehri gibi.
Peki, intikam ateşini, aşk ateşi söndürür mü?
Ortak kaderleri, “kimliğin alın yazısı” ile baltalanır mı?
Yunan mitolojisinin trajik kahramanı #oedipus gibi , suçlarını bilmeden cezalarına razı olacaklar mı?
Tomo Virk’in değerlendirme yazısıyla yazar,eserleri,türleri ve üslubu hakkında daha kapsamlı fikir sahibi olduğum kitap vesilesiyle Latin Amerikalı Marquez, Asturias, Fuentes, Rulfo ve Cortazar’ın Sloven versiyonu Feri Lainscek ile tanıştığıma sevindim.
Murişa
·
42 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.