Gönderi

Seküler – Lâik Bilim/sellik hakkında, doğru bilinen yanlışlardan birisi de: Bilim’in; evrendeki varlık ve faâliyetlerini, inanıp – inanmamaktan bağımsız, “nesnel ve olgusal” olarak anlattığıdır. Yani olduğu gibi, yani “vak’âya mutabık” anlattığıdır! Halbuki, bu yazı boyunca görüldüğü gibi; Bilim; evrenimiz hakkında, olayların; ‘nötr ve yalın, nesnel ve objektif’ resmini vermiyor / vermez. Meselâ; okuduğumuz bir Bilim veya ders kitabında şöyle bir ifadeye rastlarız: “Güneş; şu kadar derece, ısı ve bu kadar lüks, ışık verir.” Bu ifade, herhangi bir dinî veya felsefî inançtan veya inançsızlıktan bağımsız, gayet nötr ve objektif görünüyor değil mi? Yani, Güneşi gören herkesin, kabul edeceği ve inansın – inanmasın herkesin kabul etmek zorunda olduğu bir “gözlem ve ölçüm bilgisi” olarak gözüküyor, değil mi? Aslında, hayır! Çünkü: Bu ifade; olan’ın, olduğu gibi çekilmiş bir fotoğrafı değil! Çünkü, bu cümledeki “verir” kelimesi; Dil ve Mantık kuralları açısından, “Güneş” gibi cansız ve iradesiz varlıklar için kullanılamaz! Çünkü: “Verir” kelimesi; sadece canlı ve şuurlu, iradeli ve bilgili (meselâ biz insanlar gibi) varlıklar için kullanılır! Yani, Güneş’e sorabilseydik ki: “Sen, dünyaya ısı ve ışığını nasıl gönderiyor, nasıl ulaştırıyorsun? Dünyaya, kaç derece ve lükste, ısı ve ışık gönderiyorsun?” Muhakkak; “Olaydan haberim bile yok” diyecektir! Bu örnek gibi; gene, meselâ, okuduğumuz herhangi bir bilim veya ders kitabında geçen: “Su, güneş ve toprak; bitkilerin büyümesine sebeptir” ifadesinde; ‘Su, güneş ve toprağı’; bitkinin büyümesinde ‘fail ve özne’ olarak lânse eden bu Bilimsel bilgi ve ifadede de, Mantık ve Dil hataları mevcuttur. Yani: Yukarıdaki soruyu, bunlara da yöneltsek: “Siz bu bitkiyi nasıl büyütüyorsunuz? Her bir bitkinin ne kadar büyüyeceğini, nasıl hesaplıyor ve karar veriyorsunuz?” Onlar: “Bitkiyi değil büyütmek; bitkinin varlığından, hattâ kendimizden bile haberimiz yok” diyecekler! Zaten, bitki’nin “büyüme” eylemi, bambaşka bir hâdise olup; ‘su, güneş, toprak’ gibi varlıklarda, bitkiyi nasıl büyüteceğinin bilgisi (know–how) yoktur. Yani: “Su”, sebep olarak, olsa olsa en fazla, bitkileri “ıslatır”; Güneş, “ısıtır ve aydınlatır”; toprak, “saksılık” yapar! Hattâ bunu bile diyemeyiz, çünkü: Bu eylem / işleri de, kendi başlarına yaptıkları söylenemez. Çünkü: Bunları yapmaları da; gene Rabbimiz’in kudretiyle ve ilim, iradesiyle ve o işleri gördürmesiyle olur… Rabbimiz’in kudret elinde, sadece edilgen (münfail) bir “alet – araç” olan ve dahil oldukları olayları, kendi başlarına gerçekleştirecek kuvvet ve özellikleri olmayan bu “madde ve sebepler”in; Seküler – Lâik Bilim ve Ders Kitaplarında; madde ve sebeplerin, o olayları, failsiz olarak kendi başlarına gerçekleştirdikleri “imaj ve altmesaj”ı verecek şekilde ifade edilmesi; “bu olayın sebebi varsa, ayrıca bir faile gerek yoktur” ateist – natüralist inancını, bilinçaltımıza kodlayarak, bizi formatlar ve programlar! Yani: “Arılar, bal yapar… Bitkiler, fotosentezle besin ve enerji elde eder… Tavuk, kuluçkaya yattığı yumurtasını homojen bir şekilde ısıtmak için, arasıra yumurtayı çevirir… Balıklar, su altında erimiş oksijeni kullanıp, böylece solunum yapabilmek için, solungaç sistemini geliştirmişlerdir… Karaciğer, üçyüzden fazla kimyevî reaksiyonu gerçekleştirir… Hücre, kendini korumak ve besin elde etmek için, hücre duvarında, belli protein ve maddelerin geçişine izin verir…” gibi Bilimsel Bilgi ve ifadeler, “ateist – materyalist – natüralist kodlar”la yüklüdür! Yani: Seküler – Lâik Bilim’in; inanç ve inançsızlığa, nötr ve objektif olduğu; inanıp – inanmamaktan bağımsız ve ayrı olduğu, doğru değildir. Gözlem ve ölçüm bilgilerini, yalın ve nesnel olarak verdiği, doğru değildir! Çünkü: Yukarıdaki örnekte geçen bu “verir, eder, sağlar, geliştirir, yapar…” gibi ifadeler; sadece canlı ve şuurlu ve ne yaptığını bilen ve bunu amaçlayıp, irade eden ve irade etmekte yetmeyip, ayrıca bu irade ettiğini yapabilecek kuvvet ve özellikte olan, “insan” gibi varlıklar için kullanılır! Bir de, çocukları uyutmak için, masallarda kullanılır! Yani, bu Bilimsel Bilgi ve ifadeleri okuyan kişi zanneder ki; Bilim’in “yapar, eder, geliştirir, sağlar, verir…” diyerek anlattığı “arılar, bitkiler, hücreler, ağaç, toprak, hava, güneş” gibi “varlık ve madde ve sebepler”; güya ‘ne’ yaptıklarını ve ‘nasıl’ yaptıklarını ve ‘neden’ yaptıklarını bilen ve anlayan ve bunu tasarlayıp, irade eden, ayrıca yapabilecek ustalık ve kuvvette olan; canlı ve şuurlu, gözü – kulağı olan, çok akıllı ve bilgili; etraflarında ne olup – bittiğini bilen ve buna göre strateji ve eylem plânı geliştiren; üstün varlıklar!… Seküler Bilim/sellik’in anlattığı bu evren metaforu ve zihnimize çizdiği, bu sahte evren kurgusuyla; zannedersiniz ki; Bilim, yaşadığımız bu evrenden farklı bir evreni anlatıyor! Sanki; herşeyin canlı ve şuurlu olduğu ve ne yaptığını bildiği; irade ve akıl sahibi olduğu, sihirli bir masal âlemi!… Ayhan Küflüoglu
··
91 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.