Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

191 syf.
·
Puan vermedi
Okuyorum, o halde anlıyorum gibi bir şey değil bu. Yalın bir dil, anlatılan bir olay, karakter geçişleri, giriş-gelişme-sonuç temalı bir kitap değil bu. Sorgulayan, anda olmakla gelecekte olmak arasında sıkışan, beklentileri besleyen ve onlarla konuşan bir “varoluş” sorgusu var. Kalbiniz kırılmadan önce kimdiniz? Bir umudu bulmadan, o umuda sarılmadan, o umuttan tokat yemeden önce kimdiniz? Felsefe temelli bir anlatımı var yazarın. Daha önce “Kambur” kitabını okuduğum için cümleleri beni yormadı. Alışık olmayan birini yorar. Şöyle düşünün, kafanızda geçen her sorunu monologlar çözüyorsunuz. Kendinize en çok gücünüz yeten yerde düşüncelerdesiniz. Yüzlerce sözcük ve bağlantısız bağlantılarla. Akrabalık bağları gibi bir sürü alakasız düşünce alakalı olup halinize bağ kuruyor. Olaylar bir şekilde anlam buluyor ve siz çoğunlukla kendinizden ve olanlardan memnun değilsinizdir. Yazar da erken ölmemenin sorgusunu yapanların dünyasından sesleniyor bize. Mutlu insanlar ölmek istemez, mutsuz insanların ölüm aklından çıkmaz. Ölümün de nasılı, ne zamanı, şekli ve çok seslisi vardır. Mutlak ve eşit bir son gibi görünür ama kiminin kendi isteğiyle olsa hemen isteyeceği bir şeydir. Hayat, kendini sorgulatmadan kimine ölümü sorgulatır. Böyle bir var oluş çabası. Kişi, kendine en çok neyi sormalıdır? Hayat nedir? Mutluluk nedir? Evlilik nedir? Çocuk nedir? Dünya benim için mi var, ben dünya için mi varım? Kimim ben? Çok az insan bu sorguyu yapar. Çünkü genel kabullerle hayata başlar insan. Yani bir sorgu sual evresi oluşumlara uğramak ve dönüşmeye başlamakla başlar. " Hayat evlenmek demekti, karı ya da koca demekti, çocuk ve ev demekti. Gerisi hep bunların etrafında, bunları sağlama almak için bir tuhaf gezinme, eşinme, kurcalama idi. İnsanın belgeseli yapılsa seyredilemeyecek kadar gönül yorucu bir sıkkınlık verirdi." “Oğlum benim devamım mı, dünyanın devamı mı şaşırdım. Dünya, bir ahmaktan üç ahmak çıkaran dünya, benden bile işte bir akmak çıkarmıştı. Kendi devamı için beni kullanmıştı.” İnsan, sorular cevap buluyor ama olayları yaşamadan değil, yaşadığı olayların oluşumunun tadarak varıyor kanılara. Her durumda kendinden bir oluşanı toplayıp zirveden atılan küçük bir kar topunun yol aldığı her santimde büyümesi gibi kendisiyle büyüyor. Bazen içini doldurarak büyüyor, bazen büyümesi gerektiği için, bazen de hiç büyümeden sadece yol alması gerektiği için büyüyor. Kadını erkeği her zihnin detaylarını günlük yaşantılarının farklılıkları ile anlatılıyor. Kendinizi bir küme olarak görüyorsunuz. Kadın ve erkek kümeleri içinde bileşende ortak olan verilmiş, öğretilmiş çaresizlikler içinde ne kadın ne de erkek olmadan ortak duygu paydasında buluyorsunuz. Yandaşlık bazen ağır basıyor bazen de insan olma paydasında cinsiyete değil şahsiyete anlayış geliştiriyorsunuz. Çoğu cümlede yaşadığınız, yaşaması muhtemeli düşündüğünüz, yaşamışı duyduğunuz ya da yaşıyor halde olduğunuz duyguları anımsatıyor ve sizi içine çekiyor. Farklı dört hikaye ama tanıdık dört tanıdık karakter ile; hayırsız evlat, gamsız dost, yeni damat... durumları anlatılıyor. Sadullah Efendi hikayesi ve devamlarının benzerliği etkileyiciydi. İnsan yeniye umutla bakar. Yeni evliliğe, ilk çocuğa, yeni gelin-damada... farklıdır yeni. Sadullah Efendi de bir kız olmasın duasının kabul olmuş duası gibi bir erkek evlat. “Efendi”sıfatı veriyor baba. İsimle inşaa etmek istiyor. Olaylar, beklentiler, yenin kendi eskisi olması gibi sürüp gidiyor hayat. Bir çırpıda okumaya çalışılmasa anlaşılır, keyifli, düşündürücü, kelime oyunları ile zihin parlatıcı bir eser. Ben sevdim. Tavsiye edeceğim kesim sabırlı ve alması gerekenleri cımbızlamak için uğraşacak kesimdir. Yeni popüler olmuş bir yazar, İlber Ortaylı’nın tavsiye ettiği bir yazar olarak tanınmaya hızla giden bir isim. Yeni, eski bir popülerlik kazanmadan sıcağı sıcağına tanıyın derim. Keyifli okumalar!
Coşkuyla Ölmek
Coşkuyla ÖlmekŞule Gürbüz · İletişim Yayınevi · 20211,894 okunma
·
136 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.