Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

231 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
Küresel Et Ticaretinin Dayanılmaz Cazibesi
"İnsan bedeni trafiği günümüzde, yasadışı silah ve uyuşturucu trafiğinden sonra dünyada üçüncü en fazla para getiren yatırımdır." (Victor Malarek) Kadınların alınıp satılan bir meta olarak görülüp ticari dolaşıma sokulması, köleliğin başlangıcına kadar götürebileceğimiz çok eski bir olgu. Günümüzün geçmişten tek farkı erkeklerin değil, sadece kadınların bir mal gibi alınıp satılması. Tabii para verip satın alabileceğiniz erkekler de vardır, demek istediğim onlar değil. En azından onlar kendi istekleriyle köle olurlar. Ya zorla köle yapılanlar? İşte, bu yazıda zorla köle yapılan kadınlar meselesini dünya kamuoyuna duyurmaya çalışan, uluslararası seks ticaretini enine boyuna inceleyen Kanadalı araştırmacı ve yazar Victor Malarek'in "Nataşalar" (Bilgi Yayınevi, ilk baskı, Kasım 2004) adlı kitabına değinip meselenin aslında ne kadar karmaşık, çapraşık ve derin olduğunu göstermeye çalışacağım. Satırlar arasında gezinirken bildiklerinizin aslında gerçeğin yanına bile yaklaşmadığının ayrımına varacaksınız. "(...) insan onurunun hiçe sayılması beni asla bu kitap için araştırma yaptığım iki yıl boyunca olduğu kadar çarpmadı." (Victor Malarek) 1991'de Sovyetler Birliği dağılınca Sovyetler Birliği bünyesindeki ülkeler bir bir bağımsızlığı kazanmaya başladı. Batı kazanmıştı, liberalizm zaferini ilan etmişti, dünyadaki tek süper gücün ABD olduğu tescillenmişti. Ancak bu ülkeler ekonomik olarak gelişmemişti ve insanlar para kazanıp ailesini geçindirmekte zorlanıyordu. Bu durum Sovyetler'in merkez ülkesi Rusya için de geçerliydi. Tabii Sovyetler'in etki altına aldığı ülkeler Sovyetler'e göre daha zayıf ve muhtaç durumdaydı doğal olarak. (Durup Amerika'yı düşünün. Amerika'nın etkisi altında hangi ülke Amerika'dan üstündür?) Sovyetler'den ayrılan hiçbir ülke ekonomik olarak büyük bir sıçrama yapamadı. Çünkü uzun bir süre sosyalist bir sistemle idare edildiler ve hiçbiri serbest piyasa ekonomisine alışkın değildi. Yeni bir sistem kurulacaktı ve bu da doğal olarak zaman alacaktı. Peki, bu zamana kadar ne olacaktı? Ne iş yaparak para kazanacaklardı? Sistem tarumar olunca aileler de birer birer çözülüyordu; kocalar kendini alkole verdiler, çocuklar sokaklara terk edildi, kadınlar ise bir çıkış kapısı arıyorlardı. (Sanırım kadınların hayatta kalma içgüdüsü erkeklere göre daha güçlü.) Gazetelerdeki sözde "yasal iş bulma ajansları"nın verdiği iş ilanları insanları cezbediyordu, özellikle de kadınları. Zengin ülkelerin talep ettiği işler daha çok kadınlara yönelikti. Örneğin modellik, ev hizmetçiliği, garsonluk, dansçılık, sekreterlik teklif ediliyordu Moldovyalı, Romen, Ukraynalı, Rus ve diğer yoksul vatandaşlara. İnsan simsarları da çaresiz insanların düştüğü bu durumu fırsata çevirdi ve onları teker teker avlamaya başladı. Verdikleri ilanları birer yem olarak kullandılar. Ne yazık ki iş ilanlarına kanıp bahsedilen işi yapacaklarını düşünenlerin hayal kırıklığına uğraması çok zaman almadı. Acı ve sinir bozucu gerçekle karşılaştıklarında iş işten çoktan geçmişti. Yaşadıkları hayal kırıklığı sözcüklerin, kavramların bile anlamlandırmakta yetersiz kalacağı derinlikteydi. O kadar diptelerdi ki yukarından bakınca görebilmek olanaksızdı. Dışarıdan görülen, buz dağının görünen kısmıydı, ancak içeride fırtınalar kopuyor, ruhlar çırpınıyor, bedenler parçalanıyordu. Ajansların verdikleri reklamlarda göründüğü gibi değildi hiçbir şey. Kadınlara reva görülen iş aslında fahişelikti. Bedenlerini satıp hem kendileri para kazanacaklar hem de sahiplerine kazandıracaklardı. Sahipleri kısa sürede zengin olurken onlara sadece tencerenin dibi kalacaktı. Aslında iğrendikleri bu işten kazandıkları üç kuruşu ailelerine gönderip onların aç kalmamalarını sağlayacaklardı. Malarek'in satırlarında çok az kadının neyle karşı karşıya olduklarını bildiği yazılı. Ajansların iş tekliflerini bilerek kabul ediyorlar. Oysaki çoğunun fahişeliğe zorlanacakları aklının ucundan bile geçmiyor. Ne var ki acı gerçeği çok sert bir şekilde öğreniyorlar kısa zamanda. Malarek herkesin kolay kolay altından kalkamayacağı bir meseleye el atmış. Çok araştırmış, hatta insan simsarlarının içlerine kadar girmiş. Hem ikincil verilerden hem de bizzat sahaya inip gördüklerinden, gözlemlerinden yararlanmış. Mağdurlarla da o mağdurları kullanan insan tacirleriyle de yüz yüze iletişime geçmiş. Bir gazetecinin yapması gereken her şeyi yapmış kısaca. Ve bütün bu çabaların meyvesi olarak çok değerli bir kitap çıkmış meydana. 231 sayfalık kitabı güle oynaya değil, burnununuz direği sızlaya sızlaya okuyorsunuz. İnsan başına gelmedikçe hiçbir zaman tam anlamıyla empati kuramaz, ama ufak bir empati çabası dahi insanoğlunun aslında ne kadar zalim olduğunu göstermeye yeter. Seks kölesi olarak insanları zorla tutmak zalimliğin üst basamaklarında yer alır ve de kesinlikle insan haklarına aykırı bir tutumdur. Malarek'in olağanüstü çabası meselenin ne kadar can yakıcı olduğunu, aslında hiç de hafife alınacak bir yanının olmadığını kanıtlamaktadır. Malarek, gözleri insanoğlunun vahşi et ticaretine çevirerek dışarıdan hafif ve basit görünen bir olgunun aslında ne kadar ağır ve çetrefilli olduğunu burnumuzun dibine kadar getirerek göstermiştir. Malarek'in kimseye yaranmaya çalışmaması takdire değer bir yaklaşım. Ne şiş yansın ne kebap mantığıyla ilerlemiyor o. Et simsarlarına vurduğu kadar bunun önüne geçmeyenlere de vuruyor. Vurdumduymaz, kayıtsız bir tavır hiç sergilemiyor. (Gerçi sergileseydi asla böyle bir kitap yazamazdı.) Birleşmiş Milletler'i de Amerika'yı da eleştiriyor. İnsan ticaretini durdurmaya çalışması gereken kurumların ve devletlerin gereken çabayı sarf etmediğinden yakınıyor. Bir düzine insan hakları savunucusundan başka kimsenin bu olaya olması gereken duyarlılıkla ve kararlılıkla yaklaşmadığından dert yanıyor. Başta ABD olmak üzere birçok devleti sınıfta bırakıyor. Malarek "küresel seks ticaretini durdurun" diye çığlık atıyor, bu ticarete alet olan kadınların gür sesi oluyor. Ama kendi çalıp kendi dinliyor ne yazık ki. Çok az kişi bu mesele üzerine ciddiyetle eğiliyor. Çünkü hemen hemen bütün ülkelerin bu bataklıkta payı var. Küresel seks ticaretini bitirmek de öyle göründüğü kadar basit değil. Çünkü seks, insanoğlunun var olmasından bu yana devam eden bir ihtiyaç. Çok da getirisi var. İnsanoğlunun sekse olan düşkünlüğü bitmediği müddetçe küresel seks ticareti hiç durmadan yoluna devam edecektir. Ne zaman ki devletler tek vücut olup elini taşın altına koyar, işte o zaman uluslararası kadın ticareti trafiğinin önüne büyük ölçüde geçilir. Gelgelelim Malarek'in çalışmasından yaptığımız çıkarsama, bir süper kahraman olma misyonuyla yola çıkan Amerika'nın aslında tam tersine anti kahraman olma yolunda ne kadar yol katettiğini gözler önüne sermektedir. Dolayısıyla 231 sayfalık bu çalışmadan çıkardığım sonuç, uyuşturucu ve silah ticaretine nasıl ki bilerek veya bilmeden engel olunamıyorsa kadınların ticari dolaşıma sokulmasının da önüne geçilemeyeceği yönündedir. Erkekler zevk ve para peşinde koşarken olan masum kadınlara olmaktadır.
Nataşalar
NataşalarVictor Malarek · Bilgi Yayınları · 20046 okunma
··
76 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.