Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

192 syf.
8/10 puan verdi
·
Beğendi
İlk Edebî Roman Olarak İntibah Ne Kadar Romandır?
Bir romanı okuyup bitirdiğinizde romanın sizde nasıl tesirler bıraktığını düşünürsünüz ilk başta. Ayrıca "Nasıl başlamıştı ve nasıl bitti? Okurken neler düşünüyordunuz, bitirince neler düşünmeye başladınız? İlk ile son arasında uçurum var mı? Bir şeyler öğretebildi mi? Bu roman hayatınızı değiştirebilecek mi?" soruları da meşgul eder okurları. Bu sorular sorulmazsa kitap hakkında yapılan yorumlar eksik kalır. "İntibah"ı okuyup bitirdiğimde kıymetli bir eserin daha sonuna gelmenin hüznü sardı benliğimi. Hep böyle olur zaten: Kıymetli bir eserin hem sonunu merak edersiniz hem de bitimine doğru yaklaştıkça buruk bir sevinç yaşarsınız. "İntibah"ı bitirdiğimde aynen bunları yaşadım. Bir taraftan sonunu çok merak etmekle birlikte edebî bir lezzet sunan böyle bir yapıtın kısa sürede biteceğini düşünüp hayıflandım. Bengü Vahapoğlu'nun günümüz Türkçesine uyarlayıp Can Yayınları'nın Abdullah Uçman'ın önsözüyle okura sunduğu "İntibah"ı okurken Türk edebiyatındaki ilk edebî roman olma özelliğini niçin kazandığını daha iyi anladım. Çünkü gerçekten de içinde sıkı bir edebiyat barındırıyor. Tabii sadeleştirilmeden önceki baskısını okusaydım hiçbir şey anlamazdım. Edebî tat da alamazdım asla. Ve Namık Kemal'in neden büyük bir yazar olduğunu da kavrayamazdım. İntibah sıkı bir edebiyat şöleni barındırsa da okurken hoşuma gitmeyen, edebî bir tür olarak roman kavramına pek uygun düşmeyen noktaların varlığı romanın asilliğine gölge düşürür mahiyette. (Bu fikrin oluşmasında eseri bitirdikten sonra incelediğim makalelerin de etkisi oldu. Ancak okuma esnasında benim de bazı noktalar hoşuma gitmemişti. Tabii konuya eğilen akademisyenler Gökhan Reyhanoğulları, Dinçer Öztürk ve Gökçen Sevim yapıtı daha farklı pencerelerden ve daha geniş bir açıdan değerlendirmiş.) Niye? Çünkü bir romanda olmaması gereken birtakım teknik hatalar yakaladım. Bir kere yazarın taraf tuttuğu ayan beyan ortada. Kendi düşüncesine uygun düşen karakterleri aklayıp paklıyor, uygun düşmeyenleri yerin dibine sokuyor. Bir romanda yazar bu kadar belli etmez hangi tarafı tuttuğunu, okur onun aslında hangi tarafta olduğunu eserin içinden kendisi bulup çıkarır. Diğer bir kusur ise romanın başkişisi Ali Bey'in çelişkili davranışlarından kaynaklanıyor. Sırf cariye diye Dilaşub'u hor gören ve başımıza ahlak zabıtası kesilen Ali Bey zevküsefa âlemlerinden çıkmadığını bildiği Mehpeyker'e sırılsıklam âşık olur. Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu! Ahlak denince aslan kesilen Ali Bey nasıl oluyor da Mehpeyker'e âşık olabiliyor. Gönül bu; ota da konuyor, b...a da mı diyeceğiz? Oysa Ali Bey Dilaşub mevzubahis olduğunda ortalığı inim inim inletiyor. El âlemin sözlerine güvenip yok yere kendi ailesini dağıtıyor. Ali Bey bir o yandan bir bu yana sallanan, gelgitler yaşayan bir başkahraman olarak zayıf, kişiliği tam oturmamış bir karakter portresi çiziyor. Böyle gelgitler yaşayan, çelişkili davranan bir karakterin varlığı romanın kusurlu yönlerinden birini teşkil ediyor. Eseri değerlendiren Reyhanoğulları, Öztürk ve Sevim'in makalelerini okuyunca bir noktayı es geçtikleri hükmüne vardım. Nedense her üç yazar da Ali Bey karakterini erkek egemen bir zihniyet bağlamında incelememiş. Oysa Ali Bey tam tamına erkek egemen bir zihniyeti temsil ediyor. Erkek zom oluncaya kadar içer, erkeğe evlenmeden önce cariye tutulur, erkek başkalarının yataklarında düşüp kalkabilir. Ama kadına gelince Namık Kemal Mehpeyker'e demediğini bırakmaz. Ne fahişeliği kalır ne arsızlığı. Onun karşısında yer alan Dilaşub ise temiz, saf ve namusludur. Bu da aslında Namık Kemal'in toplumun değer yargılarını aşıp bir üst seviyeye çıkamadığını, kuşbakışı bir bakışla olayları değerlendirmek yerine anlatıya müdahale edip okuru kendi zihin dünyasına ve kendi ahlak anlayışına çekmeye çalıştığını gösterir. Oysaki bir romanda yazarın romana müdahale etmesi, karakterlerini rahat bırakmaması, onları belirli şablonlara sokması, kendi kimliğini ifşa etmesi birer eksikliktir "roman"ın özü bakımından. İyi bir roman yazarı metinlerin arasında kaybolabilmeyi başarabilmelidir. Gerçi yazarın kendisi dahi eserin tam olarak içine sinmediğini kabul etmiştir. Eserin Namık Kemal'in ilk yazdığı şekliyle basılmadığını da ek bilgi olarak sunalım. Yazarın Magosa Kalesi'nde sürgündeyken kaleme aldığı bu eserin bazı kısımları dönemin Maarif Vekâleti tarafından budanır, hatta "Son Pişmanlık" olan adı dahi "İntibah: Sergüzeşt-i Ali Bey" olarak değiştirilir. Yazar, eserini "Meşhurdur ki son pişmanlık fayda vermez." cümlesiyle bitirir. Tek başına bu cümle dahi yazarın eserini kurgularken sosyal bir amaç güttüğünü, ders verme amacı taşıdığını göstermeye yeter. Namık Kemal'in gerçek hayatta siyasi ve ahlaklı bir kişi oluşunun yansımaları eserde görülmektedir. Ne var ki aslında sırf aşüfte olduğu için yerin dibine soktuğu Mehpeyker'i hem canlı hem güçlü hem de kişilikli bir karakter olarak da yansıtmıştır. Söz gelimi Mehpeyker, Ali Bey ile tanıştıktan sonra erkekle düşüp kalkmayı terk etmiştir. Mehpeyker de aslında delicesine âşıktır Ali Bey'e. Yazar burada bir fahişeye "âşık olma hakkı" tanımıştır. Ayrıca aşkı bulunca fahişeliği bırakması kişilik sahibi olduğunu da göstermektedir. Demek ki Mehpeyker fahişelikten hiç zevk almamış, sırf o yola sürüklendiği için fahişeliğe mecbur bırakılmıştır. İstediğini elde etmeye yönelik çabasından dolayı da güçlüdür Mehpeyker. Gelgelelim kıskançlığa ve narsisizme yenilince bütün benliğini intikam hırsına teslim etmiştir. Romandaki kırılma ânı, Ali Bey'in Mehpeyker'e sadece bir gece kendisini bekletip buluşmaya gelmedi diye darılması ve sırf bu yüzden ondan uzaklaşmasıdır. Aslında bunun ne kadar çocukça bir davranış olduğu ortadadır. Oysaki Mehpeyker ile günlerce düşüp kalkmış, ona gerçek manada vurulmuştur. Yazar burada Ali Bey'in eline daha güçlü, sağlam bir sebep verebilirdi. Ama vermemiştir. "İntibah" gerçek anlamda bir roman olmasa da gerek süslü sanatlı dili için gerek sırf yazarı "hürriyet şairi" Namık Kemal olduğu için okunmalıdır. Okurun çıkaracağı derslerle dolu olduğu için de ayrıca önem taşımaktadır. Sözgelimi kıskançlığın, sırf tensel zevk uğruna birileriyle yatık kalkmanın, fahişelere gönül vermenin, anne sözü dinlememenin ve sırf eğlence peşinde koşmanın iyi olmadığı romandan çıkarılan dersler arasında sayılabilir.
İntibah
İntibahNamık Kemal · Can Yayınları · 202139,3bin okunma
·
108 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.