Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

280 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
6 günde okudu
Hayatım uçsuz bucaksız bir düş.
Kim olduğumu, nasıl bir ruha sahip olduğumu bilmiyorum. Eğer samimiyetle konuşuyorsam, bunun nasıl bir samimiyet olduğunu bilmiyorum. Var olup olmadığını bilmediğim bir ben'den çeşitli biçimlerde başkayım (o ben bu başkaları mı, onu da bilmiyorum). Fernando Pessoa Işık Ergüden’in derlediği ve Türkçeleştirdiği “Pessoa Pessoa’yı Anlatıyor” kitabında, mektuplarıyla, günlükleriyle Fernando Pessoa nın kendi analizleriyle kişiliğinin ve ruh hâlin çözülmeye çalışıldığı bir eser olarak okudum. Pessoa, farklı isimler kullanarak zihninde hayali yazarlar yaratmış. Onlara kimlikler, sosyal statüler, üsluplar vermiş. Fikirleri ile kanlı canlı birer “kişi” olarak yaratmış. “Yazarın kendisinden başka biri gibi yazması” olarak tanımlanan “Heteronim”i kullanarak, içindeki “çoklu yaşam”ı, “yaşamlar”ı edebiyata yansıtımış. Pessoa, heteronimlerinin yaşamına nasıl girdiğini ve ona yazılar yazdırdığını, Presença dergisinin yönetmeni Adolfo Casais Manterio’ya yazdığı 13 Ocak 1935 tarihli mektubunda detaylıca anlatıyor. ***Gerçekten de, daha çocukluğumdan itibaren kurgusal bir dünyayla etrafımı kuşatmaya, asla var olmamış dost ve tanışlarla sarılmaya eğilimim vardı. (Elbette, gerçekten var olmayan onlar mı yoksa ben miyim bilmiyorum. ***.. ne olursa olsun, heteronimlerimin kaynağı benim kişisizleştirmeye ve taklide olan organik ve sabit eğilimimde bulunuyor. Bu olgular -başkaları ve benim için bir şans!- bende "zihinselleşmiş" durumda; yani, gündelik yaşamda, dış yaşamda ve başkalarıyla ilişkide tezahür etmeyip, içerde patlıyorlar ve ben onları kendimle baş başayken görüyorum. ***.. yarattığım, hikâyesini uydurduğum ve halini tavrını, yüzünü, duruşunu, giysilerini, hatta el kol hareketlerine dek anında gözlerimin önünde gördüğüm dostlarımdan birinin ağzından çıkmış gibi hemen ve kendiliğinden söylüyordum. Böyle yaptım ve dünyaya, asla var olmamış ama yaklaşık otuz yıl sonra, bugün bile, seslerini işitebileceğim, görüp hissedebileceğim dost ve tanışlar sundum. Tekrar ediyorum: Ben onları işitebiliyor, görebiliyor ve hissedebiliyorum... Ve onları çok özlüyorum. Syf 164 ***Ben dediğim kimse için kendimi tanıdığım dönemden beri, gerçekdışı bazı kişileri, onlara siluet, hareket, karakter ve tarih vererek zihnimde yaratmış olduğumu hep hatırlıyorum; onlar benim için, belki de yanlış bir kullanımla gerçek yaşam denen şeyin nesneleri kadar görünür ve benimdiler. Bir ben olduğumu hatırladığım dönemden beri bende mevcut bu eğilim ömrüm boyunca bana eşlik etti; kimi zaman, beni büyülediği müzik değişmiş olsa da, beni büyüleyeceğini bildiği tarzı asla değiştirmedi.. "Ben hep kalabalıktım " Pessoa ****.. var olmayan bir dost çevresi* yarattım. Hepsini gayet gerçek bir çerçeve içinde sabitledim. Etkileri kademe kademe belirttim, dostluklarını öğrendim, görüş ayrılıklarını ve tartışmaları kendi içimde işittim ve bütün bunlar da hâlâ benmişim -bütünün yaratıcısı ama en az mevcut olan ben- gibi geldi bana. Heteronimlerini “dostu” olarak gören Pessoa, Ricardo Reis, Alberto Caeiro, Caeiro, Alvaro de Campos, Bernardo Soares .. yer ,tarih belirterek bu dostlarının doğuşunu, ölümlerine dek; fiziksel ve ruhsal durumları da dahil kendisi ve birbirleri ile ilişkilerini detaylı anlatıyor. .. bazılarının birbirleriyle dost , bazılarının da fikir ayrılığı yaşadığını gibi.. bazı ile sohbet ederken ağladığı gibi.. Gerçek yaşamında, duyarlılığı nedeniyle aile fertleri dahil kimsenin kendini anlamadığını, içini dökecek kimsesi olmadığını anlatan Pessoa, yalnızlığı tercih etmiş ve sadece heteronimlerini dost bilmiş. .. kurmaca mektuplarda , Pessoa’nın hayalî yazarlarının -hetorinim- birbirlerine yazdığı yüksek düzeyde entelektüel tartışmalar ve analizleri okuyoruz. Hetoronimler, mesela Pessoa’yı çekiştiriyor, Pessoa’nın yazdığı yazıları eleştiriyorlar. Pessoa; iç çatışmalarını, değişken düşüncelerini ve ruh halleri, tutarsızlıklarını, kuşkularını hetoronimlerin tartışmalarıyla, gözler önüne seriyor, kendine üstten bakmalarına izin veriyor. Pessoa kendisini nasıl güzel ifade etmiş.. ***Ruhumu zıt terimlerle tanımlayabilseydim, tam bir kesinlikle tanımlamış olurdum: Kırılgan, uyumsuz ve saçma; bile bile isteyemeyen ve yine bile bile istemeyi arzulayamayan; yalnızca imkânsız olmakla kalmayan aynı zamanda çelişik de olan binlerce arzuyla yanıp tutuşan ve bu arzular ortaya çıkar çıkmaz, bunların çelişik ve imkânsız olduğunu bilen; kendini iyice soyutlayana dek hiç durmadan analiz eden ve kendini analiz ettiğini bilmekten doğan analizin kurgularıyla üzerini örttüğü inceliğin inceliklerini kendi içinde bulan; belirsiz biçimde düşündüğü şeyi belirgin biçimde düşünen; her şeyi görsel olarak hissedip, işitme organının baştan çıkartmalarıyla kaydeden; büyük istıraplarında muğlak ama bu ıstırapların analizinde berrak; hissetme tarzına yönelik ufak tefek hakaretler karşısında şaşkın; hiçbir şeyi hissetmemek hariç, her şeyden korkan; başka birinin üzerine düşen bir güneş ışığından, yalnızca o kişiyi görebildiği için mutlu olan; nasıl gördüğünü bilmekten mutsuz, sıkıntıdan aylak, hata işlemekten bitkin, rıza göstermekten sıradanlaşmış. ... Kitabın son bölümünde aile fertleri ve yakın dostlarının Pessoa öldükten sonra onun hakkındaki düşünceleri yer almış. Bu bölümü okumak ayrı güzeldi. Bu kitapta beni etkileyen, duygulandıran annesine yazdığı keder dolu gönderilmemiş, hep kavuşmak istediği ama asla başaramadığı kişi, belki de gerçek aşkı: Annesi. Pessoa'nın taptığı ama asla kendisini anlayamadığını düşündüğü, ömrü boyunca tutkulu ve çifte anlamlı duygular beslediği kişi olan annesine yazdığı mektup ve bu mektuba iliştirilmiş şiir.. Anne, anne. Senin küçük çocuğun Büyüdü Ama daha kederli sadece. Anne, anne, Burnumda tütüyorsun, Neden kaybettim seni? Çocuk kalbim, Senin küçük çocuğun Her zamanki, Seni bir daha görememek Ve senin sevginin artık olmaması İçin mi büyüdü? Anne, anne Ölmüş halinle sen kuşkusuz Bir yerlerdesin beni dinliyorsun. Küçük çocuğun, Gör: Daima çocuğunum senin Ne zevk alıyor ne yol biliyor. Büyüyen, Gözyaşı ve kuşku dolu, Tanrı belki iyi kalplidir, anne, Günün birinde Bu dünyada artık kimse bana aglamadığında, Senin sevgine geri döneceğim Bu dünyada artık ağlanmadığında Küçük bir çocuk gibi Anne, anne, ah, anne. Daima senin kollarında Syf 234 *Ben kendimin en iyi dostu ve en amansız düşmanıyım. *Kendi destanım olmayacaksam, boş yere yaşamışım demektir. Fernando Pessoa yı tanımak adına okunması gereken ilk eser olduğunu düşünüyorum. Ölmeden önce on sözleri: "I know not what to-morrow will bring." *Yarının ne getireceğini bilmiyorum. İyi okumalar dileklerimle..
Pessoa Pessoa'yı Anlatıyor
Pessoa Pessoa'yı AnlatıyorFernando Pessoa · Kırmızı Kedi Yayınları · 2012446 okunma
·
683 görüntüleme
Bu yorum görüntülenemiyor
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.