Rejim, politikalarını meşrulaştırmak için İslami kurumları kullanmaktan da kaçınmadı. Cuma hutbeleri hükumet propagandacıları tarafından hazırlanıyor ve hükümetin İslam ilkeleriyle uyuşmasına parlak sözler değiniliyordu. 1961 millileştirme kararlarından sonra devletçe atanan üst düzey ulema, İslamiyet ile Arap sosyalizmi arasındaki uyum üzerine fetvalar yayınlayıp yazılar yazmaya ikna edildi. Böylece, 1962'de din ile Nasır'ın belgesinin uyumluluğunu anlatan bir kitapta, "Arap sosyalizmi adaletin şeriatı ve Allah'ın şeriatıyla yönlendirilmiştir." diye yazıyordu. İslamiyet'in bu şeklide siyasal amaçlarla sömürülmesi, Nasır rejiminin Atatürk'ün laikliğinden ne kadar uzak olduğunu gösterir.