Gönderi

Sömürgeleştirilmiş olan, tarih dışı ve tarihsiz bir halktır. Özgürlük savaşı işte bu tarihi yeniden fethetmeye olanak tanır. O zaman siyasal problem şöyle ortaya çıkar: Ulusun yıkımı onun yeniden inşasını gerektirir, Sömürgeleştirilmiş olan için, tarihinin sahipliğini kaybetmek, şımdisinin ve geleceğinin sahiplenilmesine tekabül eder. Ama tarihten ulusa giden yolu silahlı şiddet çizer. Başkaldırının bireysel, sınırlı, umutsuz şiddeti değildir bu, devrimin yapıya kavuşmuş ulusal mücadelesidir. Siyasal sorun —tarih, özgürleşim, kimlik- devrim sorunuyla aynıdır. Sömürgeciliğe karşı savaş, onu salgılayan şeye karşı savaştır: Emperyalizme has yağmacılık, talan, vurgunculuk. Bir sömürge insanının yalnızca tahakküm edilen bir insan olmadığını da hatırlamak gerekir... Cezayir'de yalnızca tahakküm yoktu, tam tamına topraktan başka bir şeyi işgal etmeme kararı da vardı. Cezayirliler, peçeli kadınlar, palmiyeler ve develer Fransız varlığının manzarasını, doğal arkaplanını oluşturur. Kökten isyancı Doğa aslında sömürgelerde çalılar, sivrisinekler, yerliler ve hastalıklarla eşanlamlıdır. Sömürgecilik ancak bu ehlileşmemiş Doğa'yı denetim altına alınca başarılı olmuştur. Çalıların arasından demiryolu geçirmek, bataklıkların kurutulması ve yerli nüfusun siyasal ve ekonomik varlığını görmezden gelmek aslında bir ve aynı şeydir.
Sayfa 123Kitabı okudu
·
54 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.