Gönderi

Sözleşmelerin garantörü ve hiyerarşinin muhafızı olan bir tanrı şeklindeki mihenk taşını yitiren, artık insanların sitesinin taklit edeceği, benzerini yapacağı ahenkli bir kozmos da olmayan bu “dünya”da insanlar gerçekten de kendi kaderlerinin efendisidir; aslında kendilerine terk edilmişlerdir. Öyleyse siyaset sadece bu özgürlüğün ifadesidir; ona nizam vermeyi hedefler. Ama tam da tanımı itibarıyla, temel —hiçbir yerden alınmadığı, verili olmadığı içinmtartışmaya açıksa ve doğru/adil karar sonucu —tartışma ya da savaşla- belirleniyorsa, o zaman res publica tanımında insanların sahip olduğu modern özgürlük de güce, erke bağlıdır. Temel soru, yani “Meşru otoriteyi kim icra edecek?” ya da aynı şey olan “Doğruyu/adili kim belirleyecek?” sorusu konusundaki tartışmayı bir zaman için karara bağlamaya müsaade eden tek şey, hükmeden güç/erk ya da otoritedir. Görüldüğü gibi tarihsel özgürlük dünyası, özgür eylemin insani dünyası, savaş, kavga, fetih dünyasıdır. Bu dünyada barış ancak bizzat doğru/adil sürdükçe sürer. Böyle bır dünyada doğrunun/adilin normu istikrarsız ve belirsizdir.
Sayfa 159Kitabı okudu
·
51 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.