Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Genç kızda gördüğü kibirli, acımasız, kompleksli ifade, yaşça daha büyük, neredeyse yaşlı bir adamda onca kez gördüğü ifadenin tıpatıp aynısıdır; fazlasıyla uzun zaman birlikte çalıştığı, oysa bir gün çalışmanın bile yetip de artacağı bir dergi editörü. Temelde hiçbir alakaları yok, ikisi arasında ilişki kurmak kimsenin aklına gelmezdi, saçma bir düşünce. Aralarında benzerlik yok, elbette akrabalık da. O adamın saçları kır ve sanki yapılıydı, genç kızın saçlarıysa pırıl pırıl, koyu kestane; adamın etleri sarkıktı, yüzü gözle görülür biçimde her gün biraz daha çöküyordu, kızın yüzüyse o kadar gergin ve canlı ki, onun yanında annesiyle babasının yüzleri iki boyutlu görünüyor (herhalde aile dostununki de, ama insan kendini seyretmiyor), sanki odada bir tek kızın hacmi var ya da bir tek kız kabartma halinde; adamın gözleri küçük ve haindi, ortaklığa samimiyet katma umuduyla (birçok kişiyi kandırırdı da, bir süre beni bile kandırdı, daha doğrusu ben gördüğüm şeyden bakışlarımı çevirdim, herkes sürekli yapar bunu ve insan herkesten kopmayı her zaman başaramaz), sanki cilalanmamış, törpülenmemiş gibi görünen ayrık dişlerini (ya da minesi aşınmıştı, minik pis testere dişleri gibi görünürlerdi) sık sık açığa çıkaran tebessümlerine rağmen hırslı ve yırtıcı gözler; kızın gözleriyse iri, ürkek ve ciddi, hiçbir şeye gıpta etmezmiş gibi görünüyorlar, dudakları onun cimri bakış açısına göre hak etmeyenlere tebessüm lütfetmiyor, somurtmaktan çekinmiyor (henüz kimsenin gönlünü çelmekle ilgilenmiyor), ara sıra görünüp kaybolan dişleri ışıl ışıl, kusursuz. Hayır, o üçkâğıtçı dergi sahibi ve editörüyle, o kibirli, merhametsiz, kazanımlarından hiç emin olmayan, parasal ve zihinsel hırsızlıklarının son derece bilincinde olduğundan hırsızlık yaptığı kişileri mümkünse çökertmeye ihtiyaç duyan, yaşını başını almış adamla bu genç kız arasında, henüz sahnesinin perdesi bile açılmamış denebilecek, potansiyel ve muammadan oluşan, hazırlanmış bir tuvalin üzerinde deneme mahiyetinde birkaç fırça darbesiyle birkaç renkten ibaret bu kız arasında hiçbir bağlantı yok, hayır. Bütün bunlara rağmen, bir süre sonra, belki en sonunda, sebatımızın sınırına dayanmışken, çıkardan bağımsız bir keskinlik ve sertlikle o kıvılcımı, benzemediği ve tanımadığı (dolayısıyla taklit etmesi söz konusu olamayacak) adamla aynı mimiği ya da bakışı görürüz. Birbirinden o kadar farklı, birbirine o kadar zıt iki çehrenin üst üste bindirilmesi değil, olamaz, öylesi görsel bir sapma, gözün saçmalaması olurdu. Hayır, bu bir bağlantı, bir tanıma, yakalanan bir akrabalık. (Korkunç bir ikili.) Aynı kızgınlık mimiği ya da talepkârlık ifadesi, kuşkusuz farklı nedenlerden kaynaklanan ya da birbirine zıt yörüngelerden geçen bir mimik ya da ifade, adamın yörüngesi inişte, kızınki daha yeni yükselmeye başlamış Belki de her iki durumda da bir neden yok, yörüngeler önem taşımıyor, aksilikten ya da şanstan kaynaklanan veya olayların tetiklediği bir ifade ya da mimik değil bu. İşadamında kılcal damarları çatlamış, kızarık alkolik teninden eksik olmayan yerleşik bir unsur; genç kızda ise sadece anlık bir dürtü, adeta bir sis, belki tersine dönebilir bir şey, şimdilik önemsiz. Buna rağmen bu bağlantıyı fark ettikten sonra insan bilir. Genç kızın bir yönünü ve bu kritik yönünün değişmeyeceğini bilir; ona karşı gelenlerin işi zor olacak, ama memnun etmeye çalışanların işi de daha kolay olmayacak ("Sonuçta her türlü ilişkinin imkânsız olduğu insanlar vardır, yapılacak tek makul şey yanlarından ayrılıp onları uzakta tutmaktır, onlar için var olmamaktır"). Bu mimik, bu ifade daha ilk anda fark edilip bir kenara yazılmış bir şeye işaret ediyordu, ancak o sırada henüz onu müthiş kibirli, hırsız ihtiyarla ilişkilendirmemiş, genç kızın bu özelliğinin onunla ortak olduğunu ya da onu tekrarladığını (onu tanımadan tıpatıp kopya ettiğini) fark etmemiştim. Her ikisi de dünyanın kendilerine borçlu olduğunu düşünüyorlar ya da bu yargıya varmışlar; başlarına gelen her olumlu şeyi zaten hakları olarak görüyorlar kesinlikle; dolayısıyla memnuniyet ve minneti bilmiyorlar, tanımıyorlar; kendilerine yapılan lütufları ve gösterilen müsamahayı asla hesaba katmıyorlar; bunları hürmet olarak, hürmeti de sopayı elinde tutan ve onları dayaktan esirgeyen kişinin zayıflığı ve korkusu olarak görüyorlar. Tahammül edilmesi imkânsız, iflah olmaz, hatalarından ders almayan insanlar. Menzillerine giren sayısız insan aracılığıyla hayatları boyunca dünyayı mağdur edip yağmaladıkları halde, daima dünyaya karşı kendilerini alacaklı görüyorlar. Genç kız eğer yaşı nedeniyle henüz pek fazla kişiyi mahvetmemişse de, tembel fiziksel gelişimin kararlı kişilikleri maruz bıraktığı dayanılmaz bekleyiş süresini pek yakında süratle, başarıyla telafi edeceğinden hiç kuşkum yok. İşte o zaman, o kibirli ve zalim, kompleksli ifadeyi tanıdığımda -ki daima öfke alametidir- o feci bağlantıyı gördüğümde, genç kızı merak etmekten, duygudaşlıkla gözlemekten, yetişkinlere özgü, pohpohlayıcı sorular yöneltmekten vazgeçiyorum. Benim ilgime tahammül edemeyen, o ilgi benden -anne babanın arkadaşı, ne sıkıcı, antika biri- geldiği için küçümseyen kız ise, saygılı muamelenin ortadan kalkmasına hiç tahammül edemiyor. Bu yüzden tatlısını alelacele bitiriyor, sofradan kalkıyor ve tek kelime etmeden çekip gidiyor. Bir hakarete daha maruz kaldı, bir hakaret daha biriktirdi, koleksiyonuna kattı.
Sayfa 266 - II MızrakKitabı okudu
·
39 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.