Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Öyle Bir Hikaye
Fatih parkının kenarından yürüyorum, Panco. Adamın biri oturmuş ıslak yere. Bacaklarını dimdik dikmiş. Kafasını par­kın sınır demirlerine dayamış. - Yaşasın demokrasi, yaşasın millet, yaşasın cumhuriyet! Diye bağırıyordu. - Yaşasın hemşerim, dedim. - Otur yanıma, dedi. Oturdum. Oh! Sahiden rahatmış be. Islak ıslak. Soğuk so­ğuk. - Benim bir karım var hemşerim. Suratını görsen bir aylık yola kaçarsın. Bir kızım var. Allah senin gibisine nasip etsin. Evli misin? Evli isen boşa benim kızı al. Bir gözü kör, öteki gözü Yaradana yan bakar. Bir burnu var. Enfiye mendili dayan­maz. Sümüğü kokar. Mendili kokar, kendisi kokar. Yanından geçemezsin. Buram buram aybaşı kokar. Bir oğlum var. On do­kuz yaşında, sidik kokar. Ayak kokar, cıgara kokar. Ev desen evlere şenlik apteshane kokar. Hey büyük Allahım! Şu taşlara bak. Yıkadın pırıl pırıl. Şu yeşile boyanmış demirlere bak! Katı, katı ama mis gibi boya ve yağmur kokuyor. Şu çimenler. Şu bulutlar, şu kara kara, sarı sarı, kırmızı kırmızı, sarışın sarışın, esmer esmer geçen bulutlara bak! Şu gözlerimde büyüyüp bü­yüyüp, yıldız yıldız açılıp, ok ok, sivri sivri kapanan fenerlere bak! Şu baştan aşağıya yıkanmış daireye bak! Soğukmuş, yağ­murmuş. Vız gelir. Tertemiz, kokusuz, ışık ve su içinde, bulut içinde kainatın altında yatıyorum. Başımı demirlere dayamı­şım. Kıçım sular içinde ne çıkar? Kiâinat tepemde akıl ermez oyunlar oynuyor. Buhar su oluyor. Su çamurları, pislikleri te­mizliyor, çimenleri yeşil ediyor, ağaçları ağaç. Ne işim var evde? Otur sen de. Sen de gitme evine. Yatalım burda. Uyuyalım. Dur önce bir cıgara yakalım. Şu kibritin, şu yanmam diye fısır fısır fısırdayıp da sonra­dan peki emret anam yanayım, diyen şu kibritin ışığına bak. Bu olur mu arkadaş. Böyle bir el sürçmesiyle açılıveren hararet, ışık, bayram gördün mü sen? Gül, sevin arkadaş. Şu ağzımız­dan çıkan dumanlara bak! Nasıl uçuyorlar. Yaşıyorsun efendi. Pırıl pırıl, tane tane, ıslak ıslak. Cam cam, billur billur, fanus fanus, çeşmibülbüller gibi yaşıyorsun dostum. Dumanlarımı­za, cıgaralarımızın dumanlarına bak efendi! Bu mavi şey nedir? Bu insanın içini sevinçten, keyiften parlatan şey nedir? Ne ka­dınla yatmak, ne şarap içmek, ne arkadaşlarla prafa oynamak, ne tiyatro, sinema seyretmek ... Hepsi bir yana dünyayı seyret. Al gözüm bak efendim. İşte sana kibrit alevi. İşte sana cıgara dumanı! Hadi uyuyalım hemşerim. Ha uyumadan evvel Panco'ya anlat beni. Fatih parkının de­mirine dayalı uyuyan adamı, cıgarasının dumanını. Panco iyi çocuktur. Candır can. Selam söyle benden. İyi ki şu ayakkabıları almışım. Bereket ki ayaklarım su çek­miyor. Her yanım su içinde. Ayaklarım kaloriferli. "Cıgaramın dumanı, yoktur yarin imanı. Alımdan köşk yaptırdım, gümüş­ ten merdivanı" türküsünü bağıra bağıra söyleyerek uzaklaşır­ken arkamdan sesleniyordu. - Var ol! Gördün mü? Var mı imiş dünya. Panco'nun arka­daşı! Faik Bey'in oğlu.
Sait Faik Abasıyanık
Sait Faik Abasıyanık
Sayfa 878 - Sait Faik Abasıyanık Bütün Eserleri, YKY Yapı Kredi Yayınları, Panorama, (1), Mayıs 1954'te "Yağmurlu Hikaye" adıyla yayımlanmıştır.Kitabı okudu
·
60 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.