Baba sevgisi, ilgisi görmeyen çocuğun gözünden anlatılan bir yaşam. Cem'in yaptığı bir hata, tüm hayatını etkiliyor. Hayal kırıklıkları.. Pişmanlık.. Merak.. Korku.. Bu duyguları Cem' le beraber hissediyorsunuz.. Oğlunu öldüren baba, babasını öldüren oğul efsaneleri.. Ve bunların arasında en gerçek haliyle KIRMIZI SAÇLI KADIN..
Kitabın en etkilendiğim bölümü, olayları Kırmızı Saçlı Kadın'ın ağzından dinlediğimiz son sayfalardı. Belki de yaşadığı onca şeyden sonra tiyatroya daha çok sığınmış, kendi oğluna da bu sevgiyi aşılamaya çalışmıştı. Ancak oğlu tiyatrocu değil yazar olmak istemişti.
İncelememi kırmızı saçlı kadının yine kendisi gibi kırmızı saçlı bir kadınla, küçük taşra şehirlerinin birinde karşılaşması sonucu ortaya çıkan bir diyalogla bitiriyorum.
...
"Benim saçımın kırmızısı doğal" dedi masanın öbür ucundaki kırmızı saçlı kadın. Hem özür diler gibiydi, hem de gururlanıyordu: "Bakın, doğal kırmızı saçlılarda olduğu gibi benim yüzümde, kollarımda çiller var. Tenim beyaz ve gözlerim de yeşil."
Herkes bu kadına cevabım ne olacak diye bana döndü.
"Sizin saçınızın kırmızısı doğuştan, benimki ise kendi kararım" dedim hemen anında.
Her zaman böyle hazırcevap değilimdir ama bu çok düşündüğüm bir konuydu. "Sizin için Allah vergisi, doğuştan kader olan şey, benim için bilinçle yapılmış bir seçimdir."
...