Kemiklerin çıkarılıp kutsal kalıt
olarak kullanılması bir bağlılık gösterisidir; bunları kokuşmuş
cesetten almaksa ağır, mide bulandırıcı, iğrenç bir görev.
Töre ölenin
oğullarından tiksintilerini bastırıp saklamalarını ve kemikleri temizlerken
kokuşmuş maddelerin bir kısmını emmelerini ister. Büyük bir
gururla şöyle anlatırlar: “Babamın kol
kemiğini
emdim; gidip kustum, geri gelip tekrar emdim.” Kemikleri deniz kıyısında temizledikten sonra
oğullar köye geri gelirler; şimdi ölenin kadın akrabaları törenle
onların “ağızlarını yıkarlar.” Oğullar yemek alırlar, elleri hindistancevizi
yağıyla temizlenir. Kemikler fayda ve süs amacıyla kullanılır,
kafatasından dul kadının kullanması için bir kireç kabı yapılır, çene
kemiği göğse asılan boyun süsü olarak kullanılır; ön kol kemiğinden,
dirsek, kaval ve diğer bazı kemiklerden betel ve areka cevizi çiğnerken
kullanılan spatüller kesilir.
Bütün bu
âdetlerin temelinde tuhaf bir biçimde karışmış duygular yatar.