Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

111 syf.
7/10 puan verdi
·
Beğendi
·
25 saatte okudu
Orta Amerika diktatörlüklerinden birinde siyasi sebeple hapse atılan ve işkenceler sonrası kürek mahkumluğunda 5. yılını dolduran Aristide Ungria’nın hikayesi bu. Ve sahibinin emri dolayısıyla mahkuma nefes aldırmadan onu izleyen köpeğin… Başarılı bir akademisyenken diktatör Devlet Başkanı Abigail Anaya’nın artık dizginlenemez noktaya gelen faşist gücüne karşı direnişe soyunan bir entellektüel Aristide. Geride bıraktığı yaşamını ve sevgilisini özleyen, pislik ve işkence içinde geçen hayata zor katlanabilen bu orta yaşlarındaki adam, tesadüfen bulduğu bir fırsatı değerlendirip hapishaneden kaçmayı başarıyor. Artık başına gelebilecek en kötü şeyin yakalanması olduğunun farkında; öyle ki bu uğurda karşısına çıkabilecek bütün engelleri de cesaretle aşabilecek güçte. Biri hariç: Kaçarken vurduğu gardiyanın köpeği, kendine verilen “öldür” emrini yerine getirmeye şartlı ve Aristide bu vazgeçmemeye programlı tehlikeyle nasıl başa çıkabileceğini bilmiyor. Günler boyunca Aristide kaçıyor, köpek kovalıyor. Figueroa bu ikili arasındaki günden güne değişen ilişkiyi, kah kahramanının, kah köpeğin dilinden akıcı şekilde aktarıyor. Aristide’nin strateji yeteneğini ve kurnazlığını, köpek insan üstü duyuları ve kaba gücüyle alt ediyor. Mantıksız bir kaçma-kovalamaca bu; peşindeki kendisi gibi bir insan olsa bir yolunu bulur, konuşur, ikna eder, tehdit eder, özgürlüğüne ulaşmayı bir şekilde başarırdı Aristide. Ancak sahibinin emrini dinlemeye programlanmış aptal bir köpek olunca karşısındaki, ne yapsın? Faşizmin düşünmeden, sadece emirleri izlemeye programlanmış insan gücünü simgeliyor köpek. Bir şey bildiği yok; ne kovaladığı insanın suçlu olup olmadığını biliyor, ne de kendisine verilen emrin doğru olup olmadığını. Tek bildiği, kendisine verilen emri -sonunda ölüm bile olsa- gerçekleştirmesi gerektiği. Kaba gücün timsali o; vahşileştirilmiş, türdeşlerine yabancılaşmış, önüne atılan kemiklere kanıp sadece emir dinlemeye programlanmış. O kendi siyasi görüşlerinden, ideallerinden, liderliğini üstlendiği direnişten bile vazgeçmiş ve yurtdışına kaçıp hayatını kurtarmaya razı olmuşken, köpeğin azimle -ve saçma bir amaçsızlıkla- hedefinden ayrılmaması afallatıyor Aristide’yi. Bu vahşi, güçlü ama saplantılı ve mantıksız düşmanla nasıl savaşabileceğini bilemiyor. Figueroa romanının ilk yarısındaki böylesine çılgın ve başarılı faşizm eleştirisini, ikinci yarıda basit bir kaçma-kovalamaca hikayesine eviriyor nedense. Öylesine bir değişim var ki dilinde, bana ayrı zamanlarda yazılmış, hatta sonradan değiştirilmiş bir hikayeyi çağrıştırıyor. Sürükleyici akışı sonuna kadar korumayı başarıyor, ancak bence tüm büyüsünü kaybediyor. Okumak isteyenleri yanlış yönlendirmeyeyim, bu zevkle okunan, keyifli bir roman. Sadece, faşizmi bu kadar basit ama çarpıcı tanımlayan, faşizm karşısındaki aydının çaresizliğini bu kadar başarılı tarifleyen roman bence daha iyi, daha derin bir sonu hak ediyor.
Köpek
KöpekAlberto Vazquez-Figueroa · Can Sanat Yayınları · 198330 okunma
··
198 görüntüleme
Seda okurunun profil resmi
Okumama değeceğini düşünüyorum, emeğine sağlık arkadaşım.. Yalnız, yazarın burada kayıtlı olan profil fotoğrafının, bu eserinde çizmiş olduğu profilden çok farklı durduğunu belirteyim :)
AkilliBidik okurunun profil resmi
Doğru. Siyasi sürgünde geçmiş çocukluğu, dolayısıyla faşizmin acılarını yakından deneyimlemiş. Gazetecilik yapmış, romanları çok beğenilmiş, çok satmış, defalarca sinemaya uyarlanmış. Puro keyfi o dönemlere ait olmalı :)
1 sonraki yanıtı göster
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.