“Kabahat bizde, tuttuk Araplara ülke yönetimini öğrettik. Dilleri için kural koyduk, dinleri için felsefe yaptık, onlar için kılıç savurduk, onların uğruna gençlerimizi ölüme teslim ettik. Düşüncemizi, ruhumuzu, sanatımızı, musikimizi, bilim ve edebiyatımızı iki elimizle sunduk belki vahşi ve serkeş ruhlarını uysallaştırıp medeniyet öğretiriz diye. Ama yazık, yazık! Irkları, düşünceleri yerden göğe kadar farklı bizden. Zaten böyle olması lazım. O yabani görünüm, yanık renkler, kirden nasır bağlamış eller dağ başında haydutluk yapmak için yaratılmış. Deve sidiği ile dışkısı arasında gelişen düşünceler ancak bu kadar olur. Vücut yapıları, hırsızlık ve hiyanet için yaratıldıklarına tanıklık ediyor. Daha düne kadar yalınayak, kertenkele peşinde koyup kara çadır altında yaşayan bu Araplardan daha fazlası beklenemez.”