Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

472 syf.
8/10 puan verdi
·
Beğendi
·
4 günde okudu
Günaydın, hepimize mutlu sabahlar. Soner Yalçın farkını en net gördüğümüz eserlerden birisidir, neden? Kitaba adını veren kelime aslında bilinen pek çok yerleşmiş söz öbeğinin yanlış biçimde kullanılmasını anlatır. Örnek olarak ‘Güzel bakmak sevaptır’ yerine ‘Güzele bakmak sevaptır’ şeklinde; ‘Göz var izan var’ yerine ‘Göz var nizam var’ şeklinde; ‘Abdala malum olurmuş’ yerine ‘Aptala malum olurmuş’ şeklinde uzayıp giden yüzlerce sözümüz var aslında. Yazar da kitabın alt başlık açıklamasında ‘Doğru Bildiğiniz Yanlışlar’ şeklinde bir açıklama başlık kullanmış. Diğer yandan kitaba geldiğimizde beklentiler acaba bu bir atasözleri ve deyimler sözlüğü mü tadında ilerliyor olabilir ama kitap bununla alakalı değil. Hatta 450 sayfadan fazla olan kitapta sadece 9 bölüm var. Tabii ki bunlar bir gazeteciden bekleneceği şekilde araştırma ve siyasi yorumlara dayalı. İnanır mısınız, bu bölümlerin hiçbirini de diğerinden ayırmak mümkün değil. Mesela 4 numarayı çok beğendim dersem doğrudur ama bunu 7 numaradan ayırırsam bu yaptığım hem ayıp hem de kocaman bir yalan olur. Konular böyle özenli seçilmişler yani. Peki kitap adı, kitap kapağı ve içeriği tamamen birbirinden farklı. Bunu sorgulayanlar olabilir. Ben de ilk başta uzaktan (pdf okuyorum sonuçta) Fatma Aliye Hanım’a benzettim kapaktaki kadını. 2. Abdülhamid tarafından verilen Şefkat Nişanını (hayır ve yardım işleri için verilir) da gördüğümüz Şeyhülislam Cemalettin Efendi’nin eşi Fatma Zehra Hanım karşılar bizleri. Dikkatimizi çeken en önemli detay nedir peki? Osmanlı dönemi denilince akla karmaşık olarak çarşaflı kadınlar yahut harem getirilir. Burada gördüğümüz kadına bir daha dikkat çekelim şimdi. Cumhuriyet dönemi kadınlarının reklamını yaparak ‘Özgürlük Geldi’ yaygarası aldığında merhum kıymetlimiz Mustafa Kemal Atatürk’ün adının kullanıldığı görülür. Şimdi dikkatimizi çeken ise burada padişah tarafından ödüle layık görülen büyük ablamızın saçlarının açık olduğunu görürüz. Üstelik Şeyhülislam eşidir. Bu da dönemin gayet açık, anlaşılır, hoşgörülü ve insanların ötelenmediği bir dönem olduğunun kanıtları arasında yer alır. Yani tarihimizi yanlış öğreten ve kıymetlilerimizin adını kullananlara bir tokattır yazardan. Kendisine teşekkür edelim burada. Efendim 2. Abdülhamid gericiydi, şöyle Sultan’dı (kızıl falan derler) gibi yorumlar yanında İttihatçılar da ilerici sınıfına yerleştirilir. Yani kendi özünü, sultanını ve ülkesini kötülemek adına araştırmayan ve kültürü sosyal medya zannedenlere bir yalan haberi yıllarca tekrarlayarak doğru gibi gösterirler. Yazar ise burada çok çaba harcamış. Kim gerici kim ilerici diye. Hatta bu ilericiler değil miydi ülkeyi savaşa sokup sonra da padişaha el öpmeye gidip biz yanlış yaptık diyen ama umduğunu bulamayan. Kitap daha niceleriyle başlıyor ve asıl konuya giriş yapıyor. Sağcı bilinen solcular ve solcu bilinen sağcılar da bunlar arasında. En dikkatimi çeken ve şahsi yorumum ise şu an halkın çoğunluğunun dilinde. Nedir o? Sol görüşte bir parti liderinin sağ görüşteki bir parti liderinin ardından 2 numaralı sağcı olduğu. Komik mi geldi? Tekrar okuyalım, düşünelim ve bakalım aklımıza ilk kim geliyor. Sadece bir öneri ama insanlarda yavaş yavaş bu yorumu yapıyor. Ne diyeceğiz, kandırıldık mı? Biraz daha ısrarla sol düşüncenin yansıtıldığı kitabı ben yazarın ayrı bir çabasından görmektense sürekli olarak sağ yönetimler yerine bir de sol yönetim görmek istenmesine yoruyorum. Tabi böyle bir araştırmacı yazardan beklentim sağ solu artık bir kenara bırakarak DOĞRU YÖNETİM nedir, nerededir, nasıl yapabiliriz gibi öneri ve çıkarmalar bekliyordum. Olması gereken bu değil mi artık? İnsanlar yönetime kim gelirse gelsin uzaya çıkmayı, kendini geliştirmeyi konuşurken biz yıllardır sağ sol kavgalarıyla uyutulmuyor muyuz? İnsansız silahlı ve silahsız (keşif) uçakları yapıyoruz, kendi silahımızı üretiyoruz ne kadar harika hepimiz sahip çıkmalıyız derken insanların arasına bazı haber kanalları bir sıkıştırma yapıyor, nifak çıkarıyor gene başa dönüyoruz? Kendini azcık geliştiren de ülke dışına gitme peşinde, peki biz ülkemizi geliştirip nasıl çocuklarımıza veya onların çocuklarına güzel bir gelecek bırakacağız? Lafa gelince herkeste var ama icraata gelince herkes uzak. Anlamsız ve manasız. Abraham Lincoln yıllar, yüzyıllar evvel çok haklı bir sözle isyan etmemiş midir? Bildiklerimiz değil doğru zannettiklerimiz başımızı belaya sokar diye. Bilhassa Y kuşağının ebeveynlerinin bildiği bir yanlışın basit örneğiyle açıklayalım bu cümleyi. Eskiden köylerde ishal olan çocuklara ishal kesilsin diye su vermezlermiş arkadaşlar. Evet su vermiyorlar. Çocukların ishali böyle kesilecek zannediyorlar ama çoğu çocuk (adı üstünde çocuk bu) susuzluğa dayanamıyor ve yavrular çocuk yaşta hayatını kaybediyor. Çok acı değil mi? İşte bu yüzden araştırmalı ve bir şeye körü körüne inanmamalıyız. Haksız mıyım? Basit ve anlaşılır bir örnekle desteklemek istedim bu cümleyi. Ayrıca Türkiye Cumhuriyeti kimlik kartına sahip insanların bir kısmının sözde biraz ünleri ve kendini tanınmış zannetmeleriyle (birkaç kere ekrana çıkınca olur genelde) Ermeni Soykırımı vardır demelerine inat yazarın bu sözde Ermeni Çirkefliğine yönelik cevaplarını çok beğendim. Bu konuda dünya savaşı yıllarında olsun, kurtuluş savaşı yıllarında olsun ülkemizde azınlıkların bizim halkımıza neler yaptıkları, kurdukları çetelerde evleri basıp yaşlıları katlettikleri, hamile annelerimize ve çocuk yaştaki bacımıza tecavüz ettiklerini öğrensinler. Kendilerini Türk saymıyorlar, bu topraklara aidiyet duyguları yok kolay konuşuyorlar. Bu ülke için bedel ödeyenlerin gerek cephede gerek cephe gerisinde neler yaşadıklarını görmezden gelip ‘Oldu bitti’ diyen haysiyetsiz ve onursuzların her daim karşısında olmaya devam edeceğiz. Bu ülke ve bu ülkenin halkı, kısaca bu millet aptal değildir; kendisini aptal yerine koyanları da gereken şekilde çöp torbasına tıkmasını bilecektir. Diğer yandan yazarın komünizm övmesi bana anlamsızca geldi. Çünkü yazar Atatürkçü. En azından kendisini böyle tanıyor. O zaman atamızın komünizme nasıl baktığını bilmesi önemli. Diğer yandan günümüzde komünizmi elde silah insanlara ateş eden biçimde değerlendirmek yanlış. Bunu yapmış olanları da terörist olarak değerlendirmeyip pkk eleştirisi yapmak da açıkçası bir o kadar anlamsız. Eğer sen eline bir silah alıp, masum insanların kanına giriyorsan; mensubu olduğun örgütün hiçbir anlamı yok. Evvela sen bir terörist, sonra sen bir katilsin. Bunları komünizm olsun sosyalizm olsun belli sınıflar içine sokarak değerlendirmek son derece anlamsız ve akıllıca değil. Çünkü tüm bu akımlar bir düşünce ve fikirden doğuyor. İnsanların canına kıydığınızda hiçbir düşüncenin anlamı olmuyor, doğruluğu kalmıyor. Yazar bence bunu fark edecek kadar da akıllı ama nedense bazı konularda da ısrar ediyor. Mesela ben milliyetçiyim ama elime silah alırsam, masum canlara kıyarsam benim ideolojim de anlamsız ve aptalca olur. Yani tek taraflı bir eleştiri değil genel bir eleştiri yapıyorum. Bu da kitapta beğenmediğim, okurken bunaldığım ve sıkça karşılaştığım bir durum olunca eklemek istedim. Aynı zamanda Soner Yalçın’ı ülkesini bu kadar sevdiği için saygıyla selamlamayı da ihmal etmiyorum. Hepimize iyi okumalar dilerim..
Galat-ı Meşhur
Galat-ı MeşhurSoner Yalçın · Kırmızı Kedi Yayınları · 2016903 okunma
·
242 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.