Furuğ, tarihinde sevecenlik, sevgi, güzellik ve çiçeklenmeyi barındırmayan, kadın dokunuşunun rolü olmayan acımasız, baskıcı ve eril izlerini taşıdığı yıllarda İran'da doğup büyüdü.
Kadınlara bırakın kadın olduğu için değer vermeyi, insan olduğu için bile değer vermeyenlerin arasında çığlıklarıyla (ne kadar şiir deseler de) önce onu aynı evin içerisinde 16 yıl boyunca tanıyamamış olan babasına, sonra da kadınlara önce evlat, sonra eş, en son da anne olmanın ötesinde pay biçilmemiş bir ülkeye kanıtlamaya çalışmış.
Sevgiliden mutlu kalabalığı izlemek için bir pencere açıklığı kadar aydınlık isteyen şiirleri erotik(!) bulunduğu için yasaklanmış. Ve hatta 'Duvar' adlı şiir kitabı sebebiyle, bir kadına yapılabilecek en kötü şeylerden birine maruz kalmış oğlunu görmesi yasaklanmış. Ve bir anne gizlice okuluna gidip oğlunun büyümesini uzaktan seyretmek işkencesine maruz kalmış. Sonraları, bir yandan oğluna şiirler yazarken anne babası cüzzamlı bir çocuğu evlat edinerek azaltmaya çalışmış oğlunun acısını. Şairimiz kalbini yitirmiş bu zamandan korkuyorum diye boşuna dememiş..
Bu acımasız insanlar içinde
"keşke bir güvercin olsaydım, bu dünya sevmek için çok küçük.." dememek elde değil..