Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Mezopotamya'da Uygar Toplumun Gelişmesi - Tarihte dinci-savaşçı ilişkileri
Yeryüzünün çeşitli bölgelerinde, tarihin çeşitli zamanlarında kurulan ilk uygarlıkları izleyen bir gelişmeyle yönetimin dincilerden savaşçılara geçmesi senaryosu, yıkılıp yeniden kurulan uygarlıklarda, yıkılıp yeniden kurulan düzenlerde de oynanmıştır. Öyle ki bu kurgu, yalnızca tarihteki değil, günümüzdeki uygar (sınıflı) toplumların yapısını ve bu yapı içinde dinciler ile savaşçıların ilişkilerini de açıklayıcıdır: Örneğin toplumumuzda, Kurtuluş Savaşı öncesi ve sonrası dinci-savaşçı (din adamı-asker) sürtüşmelerini bile kavramaya yarayabilir. 12 Eylül 1980 "askeri darbe" olayı öncesi ve sonrası ilişkileri de açıklayıcıdır. Böyle bir kurgu, Althusser'in devletin biri baskı aygıtları, öteki ikna aygıtları olarak iki temel aygıtının bulunduğu kuramı ile desteklenirse, daha büyük bir açıklama gücü kazanır. Buna göre, devletin baskı aygıtları, egemen sınıfın bir dalını oluşturan savaşçıların tekelindedir. Devletin (bu demektir ki uygarlığın, sınıflı toplumun) ikna (kandırma) araçları din kurumuna bırakılmıştır. Dolayısıyla dincilerin tekelindedir. Egemen sınıfların bu iki dalı, birbirleri karşısında (deyim yerindeyse) "düşman kardeşler" konumundadır. İkisi de sınıflı toplumun yönetimini (toprak sahibi aristokratların ya da endüstri kapitali sahibi burjuvaların elinden alıp) kendi tekelinde tutmak umudunu taşımaktadır. Bu noktada aralarında bir yarışma, hatta düşmanlık vardır. Ama alt sınıfların siyasal erki ele geçirme, hatta böyle bir bilinci ve amacı olmaksızın direnme girişimlerinde, eski düşmanlıklar unutulup bağdaşıklık kurulur. Savaşçılar ile dinciler birbirleriyle sarmaş dolaş olur. Yeniçağ'ın eşiğindeki Avrupa'da (1520-1525) Köylü Savaşları'nda Almanya'da olan (bak. s. 845) budur. İspanya İç Savaşı sırasında (1936-1939) olan bu! 12 Eylül sonrası ısıtılıp sunulan "Türk-İslam sentezi" arkasında, (burjuvazinin izniyle kurulan ara rejim sırasında bile olsa) savaşçılar ile dinciler arasındaki böyle bir işbirliğinin ideolojideki yansıması yatmaktadır. Çünkü bu bireşimde "Türk" söylemi ordu, "İslam" söylemi din çevrelerini temsil etmektedir.
Sayfa 389Kitabı okudu
·
11 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.