Bir de şu kitapta en çok sevdiğim şey, yani en başından beri, biz kimiz sorusunun ele alınış şekli… İsmimiz olmadan biz kimiz? Falancanın kızı, falancanın oğlu olmadan? Bizi görünür/görünmez kılan şeyler neler? Mesela doktorun karısı, koyu renk gözlüklü kız, ilk körün karısı…
Biz elbette isimsiz de varız, içimizde bizi biz yapan hisler, görüşler, tecrübeler mevcut. Ama isim, işte isim, bütün bu saydıklarımın ve daha fazlasının çerçevesi. Sanki o çerçeve olmasa, her şey bir anda dışarı sızacak, hiçbir unsuru yan yana, üst üste dizemeyeceğiz, bu vücudun kalıplarına sığdıramayacağız gibi.
İsimsiz kimlikler ne kadar mümkün?