" Bir yabancı konuk olur Hoca'ya
Ama nezaket bu ya,
Tutar bir de tavşan hediye eder;
- "Çoban armağanı, çam sakızı" der.
Hoca bir güzel pişirir tavşanı.
Akşam olur, gelir yemek zamanı;
Orta yere sini kurulur;
Hep birden etrafına oturulur.
Hoca hem yemek yer, hem sohbet eder;
Ertesi gün misafir kalkar gider.
Bir gün içinde pek sevişilir.
Arkasından başka bir konuk gelir;
-" Tavşan getirenin komşusuyum," der;
Hoca bu adama da buyur eder.
Tavşanın suyuna bir çorba yapar;
Adam çorbayı yer, ağzı kapar.
O konuk da gider, gelir başkası:
Tavşan getirenin bir akrabası.
Gittikçe sıklaşır bu misafirler.
Fakat Hoca'nın canına tak eder.
-"Tavşansa tavşan, der, anladık ama;
Bu kadar da yük olunmaz adama"
Komşular gidip gidip gelmededir.
Bir sefer tam beş kişi birden gelir.
Hoca bu konukları da karşılar;
Adamlar
Şöyle derler Hoca'ya :
_" Hani tavşanı getiren vardı ya;
Komşusunun komşusuyuz biz onun."
Hoca: _ " Ya! der, hoş geldiniz, buyurun!
Akşam olur, sofra kurulur yine;
Bir tas konur sofranın üzerine:
Kuyu suyuyla dolu bir koca taş.
Konuklar bu işten bir şey anlamaz.
İçlerinden biri tasa eğilir;
Sorar:_ "Hocam, bu nedir?"
Hoca hemen doğrulur:
_"Bu, der tavşanın suyunun suyudur."
Sayfa 70 - Yapı Kredi Yayınları/ 48. Baskı