Gönderi

374 syf.
8/10 puan verdi
·
Beğendi
·
8 günde okudu
Nispeten daha eskiden okumuş olsak da Doğu'nun Limanları'ndan alışık olduğumuz bir kurgu ve anlatımla karşımıza çıkıyor Amin Maalouf. Etkileyici, sürükleyici bir olaylar silsilesine sahip. Anlatım aynı keza detaylı, bilgilendirici. Kültürlerin karmaşasıyla büyümüş yazarımızdan da böyle kültürlerle harmanlanmış bir eser beklenirdi. Eserden burnum ucunda gezinen Mağrib esintileri aldım. Doğu'nun Limanları ile oldukça benzer bir kurgu ve anlatım bulduğumu söylemeyi yineleyeceğim. Ancak Afrikalı Leo, bir bakıma Maalouf'un romancı sahnesine çıkışı niteliğinde diyebilirmişiz. Keşke evvela Afrikalı Leo'yu okusaydım diyorum. Eserin kültürel çeşitliliği yazarın hayatından izler taşıyor. Günümüzde çalışmalarına devam eden, Lübnanlı, Hristiyan bir aileden geldiğini bildiğimiz yazarın beni şaşırtan bir özelliği, kurgularında Osmanlı Sarayına bu denli yer verme isteği oldu. Kimi zaman yersiz, kimi zaman tutarlı eleştiriler bulduğumu söylemeliyim. Ancak bir şekilde konu sarayımıza ulaşıveriyor. Yavuz Sultan Selim hakkında bu denli saldırgan ifadeler bulmayı ummazdım. Sultanlarımızın Batı gözünden portreleri hakkında fikir edinmek de ilgimi çekti. Eser anlatıcının hayatının geçtiği 4 şehrin kitabı şeklinde tasnif edilmiş. Granada, diğer adıyla Gırnata (kahramanımızın doğup, çocukluğunu geçirdiği Endülüs toprakları) kitabı ile başlayan eser Roma'ya kadar uzanıyor. Gırnata, Fas, Kahire ve Roma... Kahramanımızın tekamül mücadelesinde böylesi yozlaşmasına şahitlik etmek beni hüsrana uğratsa da anlatının oldukça ilgi çekici olduğundan sanıyorum devam etsin istedim. Kültürel çatışmaların, değişimlerin insan doğası üzerindeki etkilerini özetleyen bir yanı vardı eserin. Sıkılmadan okunulası bir hayattı Afrikalı Leo'nunki. Hasan'dan Leo'ya... Gırnata'da şeriata uygun bir hayat süren Hasan'ın ailesi, Kastilyalıların şehri ele geçirmesi sonucu Gırnatayı terk etmek durumunda kalıyorlar. Sosyolojik, psikolojik ele alımlar mevcut. Müslüman- Yahudi- Hristiyan toplulukların yaşanılanlara tavır - tepkileri gibi birçok merak edilen konudan izler var. Dilin, siyasetin öneminin altını çiziyoruz. Gırnata'dan çıktıktan sonra sanki rüzgar gibi diyardan diyara geziniyor Hasan. Gırnata ele geçirilmeden evvel kimi büyük güçlerden yardım bekleyen Gırnata halkının belki de unutulmuşluğunun da altını çiziyoruz aslında. İçimiz burkularak okuyoruz. O dönemki dünya siyasetinin karmaşasını hatırlıyor, Osmanlı'dan dahi gelmeyen o yardımı Gırnatalılarla birlikte bekliyoruz aslında. Ve o gün Gırnata direnmeksizin düşerken, Endülüsteki kıymetli Müslüman toprağımızı her okumada tekrar kaybediyoruz. Din ve siyaset çatışması, insanlığımızın tükenmeyecek çekişmeli yazgısı... Tüm bu çekişmelerin Granadalı Hasan üzerindeki tesirlerini ilgiyle okuduk. Ancak eser üzerinde bir inceleme yapacaksak, çeviri hususunda bir eleştiri yapmadan geçemeyeceğimi söylemeliyim. Allahu Ekber'i dahi "Tanrı en büyüktür" şeklinde bir tercümeye tabi tutmanın manasını anlamış değilim. İslam'da ve bizler de dahil olmak üzere Müslümanların günlük dilinde Arap dilinde olduğu şekilde kullanılan ibarelerin itici bir üsluba dönüştürülmesini son derece gereksiz buluyorum. Okuduğum çeviride Allah denmekten sanki bir çabayla kaçılmış hissiyatı aldım. Beni rahatsız etmesini bir tarafa bırakarak, tercümeye de bir hoşluk katmamış... Tanrı ile Allah ifadelerinin aynı hissiyata sahip olmadığını anlamamız için daha ne kadar vakit geçmesi gerekecek acaba... Bu tarz çevirileri "objektif işte daha ne" mantığıyla güzelleyeceksek, o halde anlatının samimiyetini de avuçlarımızda soldurmuşuzdur... Zaten oldum olası Tanrı ifadesine duyulan bu fanatizmi anlayamadım... Umuyorum insanımız bu konuda hassasiyet kazanır. Roma kitabında, sevgili Papa'nın Hasan'a Leo adını vermesi, Hasan'ın bu adı benimseyerek günün birinde Halifenin elçisi ile "Hıristiyanlığın elçisi" sıfatıyla görüşmesi, aslında çok şey ifade ediyor. Adın değişirse, senden geriye çok da bir şey kalmayacaktır sanıyorum. Zaten Hasan karakteri çerçevesinde harama rahatça bulaşan bilgili bir Müslüman portresi çizilmiş idi... Dünyaya yansıyan görüntümüz bu ise vay halimize... Granadalı Hasanın Afrikalı Leo'ya evrilişinin hikayesi beni oldukça etkiledi, ilgi ile okudum. Birtakım olumsuz eleştirilerimiz olsa da Yazarı ve Çevirmeni bu keyifli eser için tebrik etmek gerek. Orta Doğu kültürü ve Mağrib kıyılarına ilgisi olanlara tavsiye edebilirim. Okuyacaklara keyifli okumalar dilerim.
Afrikalı Leo
Afrikalı LeoAmin Maalouf · Yapı Kredi Yayınları · 202214,4bin okunma
·
85 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.