Ne zamandır görmemiştik birbirimizi. Konuşacak o kadar çok şey birikmişti ki heybemizde. Mevsim kış şimdi. İnceden bir kar yağmakta. Bir tren istasyonunda bekliyorum seni. İçim içime sığmıyor. Soğuk yüzümü ısırıyor,kalbim göğüs kafesime bir kuş misali çırpınmakta. Zamanın donduğu hissine kapılıyorum. Önce kesik kesik sonra uzun bir düdük sesi. Tren göründüğünde ellerim vücudumun bir parçası değilmiş gibi davranıyor. Buğulu camlar görmeyi imkansız kılsa da her geçen vagona bakıyor, her yüzü sana tamamlamaya çalışıyorum. Nihayet tren duruyor. Kalabalığın içinde görüyorum şimdi seni. Önce gözlerimiz değiyor birbirine. Konuşmak istiyorum. Dilim ağzımda ağırlaşıyor. Kelimeler boğazıma yapışıp kalıyor. Sana doğru uzatıyorum ellerimi. Tam sana dokunacakken bir düdük sesi daha işitiliyor. Sen yavaş yavaş kayboluyorsun. Gerçek mi bu gördüklerim. Yoksa bir Tolstoy romanını mı taklit ediyor zihnim. Gözlerimi açıyorum. Mevsim kış şimdi. İnceden bir kar yağıyor hayatıma. Evimin yanından trenler geçmeye devam ediyor. Ve hala yastıkta kokun duruyor.