“Hayatınız muazzam bir şafak tarafından aydınlatılacak olsa da eninde sonunda sizi de bir tabutun içine çivileyip çukurun içine atacaklar.”
“Kitaplar notaya, sohbet ise şarkı söylemeye benziyor.”
“Yüzlerce deli özgürce dışarıda dolaşıyor, çünkü cehaletiniz yüzünden onları sağlıklı olanlardan ayırt edemiyorsunuz”
Rusya’nın sorunlarıyla ilgilenmek yerine onları uzaktan izlemeyi tercih eden elit Rus aydınının “deliliği”nin simgesidir bu kitap.
Üniversite mezunu, kültürlü bir genç olmasına rağmen; takip edilme korkusu yaşadığı için akıl hastanesine kapatılan biri. Ve o hastanede çalışan kendini son derece yanız hisseden bir doktor. İkisinin dostluğu koğuşta her geçen gün daha da pekişir. Doktor bir tek ‘deli’ denilen o hastayla dertleşebildiğini, felsefi konularda bile konuşabildiğini fark eder. Diğer taraftan hastanedeki diğer çalışanlar ve çevredeki insanlar bu yakınlaşmayı bir dostluk olarak yorumlamazlar ve doktorun da bazı sıkıntılarının olduğunu ileri sürüp koğuşa kapatırlar.
Hastanedeki zor koşulları, maruz kalınan adaletsiz kararların hepsinin farkında olmasına rağmen hiç sesini çıkarmayan Doktor; bir gün kendisini de o koğuşta görünce dünyası başına yıkılır.