Günün birinde Arap Askerleriyle Arnavut Askerleri arasında bir kavga çıkar. Kavga büyür, isyan ve muharebe halini alır. İki kışla arasında yaylım ateşleri taati edilmeye başlanır. Saray telaş içinde... Abdülhamit telaş içinde... Kimse müdahaleye cesaret edemez. Nihayet Osman Paşanın vaka mahalline giderek isyanı bastırmasını Abdülhamit irad eder. Paşa, iki kışla arasındaki kurşun yağmuruna göğüs gererek tek başına garnizon meydanına gelir ve kükremiş bir aslan sesi ve heybetiyle "Ateş kes!" emrini verir. Paşanın şahsiyeti ve ölümü istihfaf edercesine verdiği bu emr-i kumanda derhal askerin maneviyatına tesir eder ve ateş kesilir, isyan bastırılır.
Abdürrahman Şeref merhum, vakayı anlattıktan sonra: "-Evlatlarım!... Bu derece cesaret ve bu derece metanet ancak ecele inananların kârıdır" demişti.