“ Sıradan bir palto gördüğünüzde katlarının arasında neler olabileceğini, ceplerinde ne tür anıların korunduğunu düşünün. Geceleri size fısıldayabilir. Kim bilir kollarına dikilmiş, astarının arasına gizlenmiş ne öyküler ve hazineler vardır?” “ Varşova Gettosu’nda ölen büyükbabası Mika’ya, muhteşem paltosuyla birlikte paltonun sırlarını da miras bıraktı. Bir gün Mika paltonun gizli cebinde, kafası kâğıt hamurundan, gövdesi bir parça kumaştan yapılmış prens kuklasını buldu. Ve kuzeni ile birlikte, çocukları neşelendirmek için bir kukla gösterisi yaptı. Kısa zamanda tüm getto, kuklacı çocuğu konuşmaya başladı. Ta ki Mika, Alman polisi tarafından durdurulup gizli bir hayat yaşamaya zorlanana kadar. Bu bir hayatta kalma hikâyesi. Kıtalara ve nesillere yayılan, Varşova’dan Sibirya’nın esir kamplarına uzanan, savaşın kaosu içinde karşılaşmış iki hayatın destansı yolculuğu.” Yıl 1938 Varşova, büyükbabasının paltosunu diktirdiğinde on iki yaşında olan Mika nereden bilecekti paltonun hayatının dönüm noktası olacağını. Malum Naziler ve sürgünler. Büyükbabası gözlerinin önünde vurulduğunda Mika paltoya sahip çıkarak farkında olmadan yaşamını farklı kılacak bir adım atar. Ceplerinde yer alan küçük kuklalar ile ölümün kol gezdiği bir hayatta umudu yeşertmeye çabalar. İki bölümden oluşan kitabı ilk etapta Mika’nın ağzından okurken ikinci bölüm ise Alman Nazi subayı Max ile devam ediyoruz. İlk kez bir Nazi askeri için üzüldüm. Verilen emirleri yerine getirmekle yükümlü olmak ve iç dünyasında yaşanılanları sorgulamak. Her şey olup bittiğinde geriye bakıldığında hissedilen kocaman bir pişmanlık. Etkileyici, empati yapmayı sağlayan hüzün dolu bir kitap. Yaşı küçük yüreği büyük Mika seninle gurur duydum. Max için söyleyebileceğim ise vicdanının peşini bırakmadığı, emaneti yerine ulaştırması adına verdiği mücadele ile gönlümü kazandı.

Kuklacı ÇocukEva Weaver · Beyaz Balina Yayınları · 2017604 okunma

·

306 görüntüleme

Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.

Gönderi

Canan Çelik