Gönderi

Toplumsal kurum ve davranışlara yönelik somut değerlen­dirmeleri, insan doğasına ilişkin genellemelere dayandırma gi­rişiminin elbette ki öncülleri vardı. Hobbes, İngiliz Devrimi sı­rasında (1640-60) mutlak monarşiyi haklı göstermek için yaz­dığı büyük eseri Leviathan ilk bölümünü “İnsan Üzerine” ad­lı bir bölümle açmıştı.Korku, hırs ve kıskançlığın sonsuz bir yarışa sürüklediği yaratıklara karanlık bir portresini sunuyor­du: “yaşamın kendisi hareketten başka bir şey değildir ve hiç­ bir zaman anlamsız olamayacağı gibi, arzusuz ve korkusuz da olamaz.” Sonuç olarak devletin olmadığı doğal durum zorunlu olarak savaş durumudur: “insanlar onlan korku içinde yaşata­cak ortak bir güç olmadan yaşadıkları zaman, her insanın her insana karşı olduğu, savaş durumu adı verilen durumu yaşar­lar.” Hobbes, daha sonra, bu herkesin herkese savaşından, ya­ni ünlü ifadesindeki biçimiyle “insan yaşamının yalnız, yoksul, kötü, kaba ve kısa” olduğu savaştan kaçınmanın tek yolunun insanlar için bir topluluk aracılığıyla “bütün güç ve kuvvetleri­ni bir kişiye ya da kişilerden oluşan bir meclise, egemene bırak­mak” olduğunu savunur.
Sayfa 44 - İletişim Yayınları.
·
42 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.