Şunu demek istiyorum ki ; Bir Batılı, sözgelimi Hinduizm'den ya da Budizm'den söz ederken, bu öğretilerle kendi dünya görüşü arasında köklü birtakım uyuşmazlıklar bulunduğunun her zaman farkındadır. Bu öğretilerin şu ya da bu yanına hayranlık duyabilir, ama hiçbir zaman onları tutup kendi dünya görüşünün yerine koymayı aklından geçirmez. Çünkü bunun imkansızlığını ta baştan kabullenmiştir; yine de kendisine bütünüyle yabancı olan bu kültürleri belli bir temkin ve ılımlılık içinde ve çoğu zaman da sempatik bir gözle değerlendirebilmektedir. Ama sıra İslam'a, Batılı değerlere hiç de Hindu ya da Budist öğretiler kadar yabancı olmayan İslam'a geldi mi, Batı'nın o bildik ılımlılığı, hemen hiç şaşmaz biçim de yerini derhal duygusal önyargılara bırakır. Bazen düşünüyorum da, bunun nedeni, pekala İslami değerlerin, ruhsal ve toplumsal alanda pek çok Batılı değerlere yakın olması olabilir."