Yaşlılıktan, ölümden neden korkarız? Dinimiz içimizde kuvvetsiz diye mi? Ne olacağını bilmediğimiz için mi? Ya da dümdüz karanlık napayım ben orada dediğimiz için mi? İşte İvan Mariç ve Eşi Katarina’nın yaşamında onların bu soruları nasıl cevaplandırdığını okuyoruz. İvan vurdumduymaz ve kibirli biriyken, Katarina inancına ve yaşama daha açık biriydi. Artık hayat yollarını tamamlamaya yaklaştıklarını düşünerek bir Ada’ya taşınırlar. Çocukları da artık kendi hayatına bakıyordur. Ada’da yaşarken kendi içsel yolculuklarına tanık oluyoruz. Daha çok İvan’ın gözünden bakıyoruz olaylara. Yaşlanırsam eğer ben nasıl olurum acaba? Gençliğimde yaptığım şeyleri Nasıl görürüm diye düşündürdü kitap beni. Ölüm ve yaşamın içiçe geçtiği güzel ve etkileyici bir kitap.