Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

175 syf.
10/10 puan verdi
·
35 saatte okudu
"Sinirli bir halde, kaygı ve ıstıraplar içinde yazıyorum. Ne zaman gayretle çalışsam fiziksel olarak da hastalanıyorum." -
Fyodor Dostoyevski
Fyodor Dostoyevski
[Zweig benim yerime muhteşem yazmış Dostoyevski'yi, benim yaptığım ondan alıp paylaşmak. Daha fazlasını merak edenler kesinlikle
Üç Büyük Usta
Üç Büyük Usta
kitabını okusunlar.] "Yirmi iki yaşındaki genç, ilk eseri İnsancıklar'ı "gözyaşları içinde" yazar ve o günden sonra her çalışma bir kriz, bir hastalıktır." (Üç Büyük Usta / s.168) Balzac'in Eugénie Grandet'sini ve Schiller'in Don Carlos'unu tercüme eder. Bugünlerin yoğun sisinden yavaş yavaş bir şeyler şekillenmeye başlar, nihayet korku ve esrime karışımı bu sisli, düşsel durumdan ilk sanatsal eseri olgunlaşır: İnsancıklar adlı küçük romanı. 1844'te, 24 yaşındaki o yalnızların en yalnızı "ateşli bir tutkuyla, neredeyse gözyaşları içinde", bu usta işi insanlık çalışmasını yazdı. En büyük utancı olan yoksulluk üretti onu, en büyük kudreti, acıya olan sevgisi, sonsuz merhameti de kutsadı. Yazılı sayfalara güvensizlikle baktı. Orada kadere sorulmuş bir soru olduğunu, bir karar verileceğini seziyordu, güçlükle şair Nekrasof'a elyazmalarını kontrol etmesi için götürmeye karar verdi. İki gün hiçbir haber çıkmadı. Geceleri tek başına evde oturup düşünüyor, lambanın gazı bitinceye kadar çalışıyordu. Birdenbire gecenin dördünde kapının zili hararetle çalındı ve Nekrasof şaşkınlıkla kapıyı açan Dostoyevski'nin kollarına atıldı, boynuna sarıldı, öptü ve kutladı. O ve bir arkadaşı birlikte elyazmalarını birbirlerine okumuşlar, bütün gece dinlemişler, sevinçten deliye dönmüşler ve ağlamışlardı. Sonunda dayanamamışlardı: Gelip ona sarılmak istemişlerdi. Bu, Dostoyevski'nin hayatının ilk saniyesiydi, gece yarısı çalan bu zil şöhrete çağırıyordu. Sabahın ilk ışıklarına kadar ateşli sözlerle mutluluk ve coşkularını paylaşırlar. Ardından Nekrasof Rusya'nın en büyük eleştirmeni Belinski'ye koşar. "Yeni bir Gogol doğdu," diye bağırır daha kapıdayken, elyazmalarını bir bayrak gibi sallayarak. "Size kalsa Gogol❜lar mantar gibi yerden bitecek," diye homurdanır güvensiz eleştirmen, böylesi bir heyecana kızarak. Ama ertesi gün Dostoyevski onu görmeye geldiğinde oldukça değişmiştir. "Peki, siz burada neyi başardığınızın farkında mısınız?" diye heyecanla bağırır iyice şaşkına dönmüş olan genç adama. Dostoyevski dehşete kapılır, bu yeni ve ani şöhret onda tatlı bir ürperti uyandırır. Rüyada gibi iner merdivenleri, sokağın köşesinde sallanarak ayakta durmaya çalışır. Kalbini sıkıştıran bütün o karanlık ve tehlikenin güçlü bir şey olduğunu, çocukluğundaki belirsiz "büyüklük" hayallerinin ölümsüzlük olduğunu, bütün dünya için acı çekmek olduğunu ilk kez hisseder, ama buna inanmaya cesaret edemez. Coşku ve vicdan azabı, gurur ve tevazu göğsünde belli belirsiz salınıp durmaktadır, hangi sese inanacağını bilemez. Sarhoş gibi sokağın karşısına geçer, gözyaşlarına mutluluk ve acı karışır. Dostoyevski'nin yazar olarak keşfi böylesine melodram bir biçimde gerçekleşir. Burada da hayatının biçimi eserlerininkini esrarengiz bir şekilde taklit eder. (...)
İnsancıklar
İnsancıklarFyodor Dostoyevski · Can Yayınları · 202361,9bin okunma
·
104 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.