Leon bir uyurgezer. Çocukluk döneminde bu sorunu tedavi etmeye çalışmışlar ancak başarılı olamamışlar. Eşi fotoğrafçı ve eşinin mesleği sayesinde sadece sanatçıların yaşadığı bir binada büyük ve uygun bir daire bulabiliyorlar ve şanslarına inanamıyorlar. Ancak bu daire onlara daha çok kötü şans getiriyor. Leon bir gece eşinin ağlamalarına uyanıyor ve gözleri mor tırnağı sökülmüş hırpalanmış halde buluyor. Konuşmaya çalışsa da eşi onu terk ediyor. Uykusunda eşine zarar verdiğini düşünüyor ve çocukken dr un kullandığı yöntemi kendi denemeye karar veriyor ve uyurken ne yaptığını öğrenmek için kafa kamerasıyla uyumaya başlıyor. Bütün kabus buradan sonra başlıyor. Her kelimede her sayfada okuyucuyu geren ya şimdi diye merakla bekleten, damakta korku filmi tadı bırakan ortada bir ceset bile yokken katil kim dedirten bir kitap. Leon yaşadığı evin aslında bir labirent olduğunu bütün dairelerin birbirine bağlı olduğunu, kendisini terk ettiğini zannettiği eşinin aslında evden hiç ayrılmadığını fark ediyor. Fakat hâlâ en büyük sorunu uyurken mi insanlara zarar verdiği yoksa uyanıkken mi zarar verdiğini çözemiyor oluşu. Bir beden bir ruh iki ayrı bilinç iç içe geçiyor. Hangisi hayal hangisi gerçek ayırmak imkansız geliyor. Kesinlikle en beğendiğim Fitzek kitabı diyebilirim.

UyurgezerSebastian Fitzek · Pegasus Yayınlar · 2017839 okunma

·

156 görüntüleme

Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.

Gönderi

İzebel