Gönderi

Humeyni, en radikal görüşleri dile getiriyor, Şah'la uzlaşmaya yanaşmıyor, devrimin gerekliliğinden, kurulu düzenin temelinden değiştirileceğinden söz ediyordu. Biz solcular da aynı görüşteydik. Kitlelerin ayaklanmasıyla oluşan güç, son demine kadar kullanılmalıydı. Bu bakımdan, ılımlıları değil de, Humeyni'yi yeğledik. Ayrıca ben, devrimin dinci akım olmadan başarıya ulaşacağını sanmıyordum. Humeyni, bu akımın tartışma götürmez önderiydi ve dincilerin devrim saflarındaki yerini almasını sağlıyordu. Her şeyden önce de, mollaların tek başına ülkeyi yönetmeyecekleri kanısındaydım. Bu yüzden ilerisi için bir tehlike görmüyor, konuşmalarımla ve yazılarımla, devrimi gericiliğin hortlaması diye nitelendiren, mollaların İran'da diktatörlük kuracaklarını öne sürenlere karşı polemik yapıyordum. 1978 Kasım'ının sonuna kadar böyle bir tehlikenin belirtisi bile yoktu. Aralık ayından itibaren mollalar devrimi kendi yönlerine çekmeğe başladılar. Örneğin, yürüyüşlerde ve grevlerde başkalarına söz hakkı tanımamağa, solcuların ve liberallerin sloganlarını, yaftalarını yasaklamaya başladılar. Demokrasi, özgürlük bağımsızlık sözlerinin yerini gitgide Kur'an süreleri ve dini sloganlar almaya başladı. İslâmiyet ön plana geçti. Yurtdışında da kuvvetler dengesi dinci gruplar lehine değişiyordu. Birkaç ay içinde, o zamana kadar sesleri duyulmayan bu gruplar, politik olayların odak noktası oldular. Üye sayıları arttı, yayınları yüksek sayıda basılıp dağıtılmaya başlandı. Şah'a karşı birlikte kavga vermek için biz bunlarla temas kurmaya kalkınca, önerilerimizi kesinlikle geri çevirdiler. Humeyni'nin talimatı gereğince müslümanlar ve komünistler birlikte çalışamazmış. Ve tam bu aylarda beni çok düşündüren iki olay oldu. Uluslararası Af Örgütü'nün 1978'de Amsterdam'da yapılan İran'da insan hakları hakkındaki kongresine ben de çağrılmıştım Devrimden sonra Radyo ve Televizyon Kurumu Müdürlüğü'ne daha sonra da Dışişleri Bakanlığı na getirilen, Humeyni'nin yakınlarından biri olan Kutupzade, bu kongrede İran hapishanelerinde komünist olmadığını, yatanların çoğunun müslüman olduğunu ileri sürdü. Bu çok saçma bir iddiaydı. İran'ı biraz yakından tanıyan herkes bilmekteydi ki, İran hapishaneleri çoğunlukla komünistlerle doludur. Toplantıdan sonra önünü kesip neden bu yalanı uydurmak gereğini duyduğunu sorunca bana: «Bundan böyle ağzınızı fazla açmamanızı tavsiye ederim. Komünistlerin devrimimizi karalamasına göz yummayacağız. Yakında farkına varacaksınız bunun>> dedi. Kutupzade sözünün adamı çıktı. Şah devrildikten sonra mollaların iktidara gelmesini isteyenlerin ve komünist avına çıkanların başında o geliyordu. Ama beş yıl sonra, baştan büyük konuşan birçok kimse gibi o da, devrime karşı gelmek suçundan ölüme mahkûm edilerek idam edildi.
·
43 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.