Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

ÇOCUKLA SOHBETLER
sezilerimiz ve eylemlerimiz form düzlemine indirgendiğinde varlık hali nasıl bir düzeneğe dönüşür? bu sorunun güdümünde sezgilerimize ve bunun güdümünde yapılan eylemlerin güvenirliliği daima sorgulancaktır ve sorgulanmalıdır da. çünkü sezgilerimizin akıl çeperine uygunluğu daima şüpheci bir bağıntı içermektedir. homosapiens olan bizlerin edim ve davranışları kılgısal ve akılsal bir yönelim perspektifindeki görüngüsü düşüncelerimizi ve sezgilerimizi alt edebilir. ve bu gerçeklik olasılığının diğer bir yanını göstermektedir. o zaman gerçekliğin netliği nasıl kavranmalı ve açıklanmalıdır. çünkü gerçeklik dediğimiz denklem değişkenlerimiz değişince kendi örüntüsü içinde yeni veya bize göre yeni ancak kendi bağlamında eski olabilecek durumu ortaya koyabilir. o an tüm gerçeklik algımız ve algılanımızda değişecektir. işte bu yüzden salt, sek ve net bir hakiatin peşinde koşma dürtümüz nerden ve neden gelmektedir? bu ve bunun gibi sorularımızın yanıtları ben-öteki-başkası üçlemindeki etkileşimden kaynaklanmaktadır. peki bu ben olan kendi içinde dahi freud'ın vaaz ettiği id-ego-süperego gibi bir üçlemenin tek bir parçasını oluştururken öteki ve başkasıyla karşılaşınca insan şaşma, dona kalma hatta beyninden vurulmuş hale geldiğinde birey ya da toplum nasıl bir hale duçar olacaktır? işte bu yüzden her insan olmasa dahi yapmış olduğu, yapacağı ve yapmakta olduğu tüm düşünce ve eylemlerinde köktenci bir yapıyla yani keskin bir gerçekliği aramakla zaman geçirmektedir. bulup bulamayacağını bize zamanın kendisi gösterecektir. peki insan olarak bizler bu gerçekliğe ne kadar hazırız. tıpkı platan'un mağra alegorisinde olduğu gibi güneşle karşılaştığımızda geriye dönüp mağradakileri uyaracak mıyız ya da güneşi kendimize mi saklaycağız? ve o insanların gölgelerle yaşamasına izin verecek miyiz? ya da belki gölge olarak anlatılanlar gerçekliğin kendisiyse ya güneşi gören bir yanılsama içersindeyse! o vakit ne yapacağız. işte hayat böyle muammalarla doludur. ve biz insan olarak o muammaları ayıklayarak elimizden geldiğince elimizdeki done ve dominlerle gerçekliğe bir adım daha yaklaştığımızı düşünüyorken, gerçeklikten de uzaklaşıyor olabilir miyiz? kısacası gerçeklik dediğimiz şey gerçekten var mıdır ya da varsaydığımız gerçeklikler aslında sadece gerçekliğin bir gölgesiyse; ve bizler o gerçekliğin kuklaları haline geldiysek! nerde kaldı özgür irademiz veya öyle bir şey var mı? sonuç olarak; tüm gerçek olarak kabul ettiklerimiz yanlış ve yanlış olarak kabul ettiklerimiz doğruysa. bu söz üzerinden şunu söylebiliriz belki; insan tam bir buharanın ve bunalımın içindedir. ve bundan kurtulmak için elinden gelen tüm çabayı sarf etse dahi ne gerçekliğe ne de yanlışlığa tam anlamıyla yaklaşamaycak, gri alanda hapis ve mahkum şekilde kalacaktır. ancak sırf bu yüzden de çalışmaktan da çabalamaktan da vaz geçmeyecek ve vaz geçmemelidir. aksi takdirde verilen onca yaşamı, yaşantıyı ve yaşanacak olanı heba etmiş olacaktır. peki senin tercihin ne olacak çocuk!
·
69 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.