Çok az yazar eserleriyle kendi hayatının anlamını sorgulama cesareti gösterebilmiştir. Nasıl ki Dostoyevski "Yer Altından Notlar"ı, Tolstoy "İtiraflarım"ı yazmışsa Alber Camus da ömrünün sonuna yakın yazdığı(1956) "Düşüş" romanında kendisiyle yüzleşir.
Parisli ünlü bir avukat olan Clamence, yardımsever, arzu dolu ve oldukça çapkın bir adamdır. Amsterdam'da köhne bir barda geçmişinin sayfalarını çevirir bir bir.
Yükselişin düşüşe, kesinliğin belirsize, bencilliğin düşkünlüğe evrildiği yaşamda anlam yerini hiçliğe bırakır. Aydınlatıcı parlak renkler giderek kirli ve sönükleşir. Peki, neye göre yaşamalı? Zevk ve sefa peşinde koşturarak mı, erdemlerimizi besleyerek mi ya da boş vererek oluruna bırakarak mı?