Üstad Necip Fazıl’ın İstiklal Muharebesinde önemli bir rol oynayan İzmirli bir İslâm kadınıyla yaptığı şu konuşma, aslında bütün Esmaların hikayesidir:
-Kaç yaşındasın, nine?
- 71...
- Demek İstiklâl Savaşı’nda 20-21 yaşlarındaydın...
- Öyle zahir...
- O günden beri çıkmadın mı köyünden?
- Çıkmadım.
- 50 yıldır çıkmadın ha?
- 50 yıldır...
- O gün, bugün, dünya çok değişti...
- Öyleymiş...
- Bir daha da evlenmedin, öyle mi?
- Öyle...
- Seni, ardı arkası gelmeyen sorularla sıkıyorum, değil mi?
- Estağfirullah...
- Ne yapayım, sen anlatmıyorsun ki, dinleyeyim... Niçin anlatmayı sevmiyorsun?...
- Sevmem!
- Ne seversin?
- Okumayı...
- Ne okursun?...
- Kur’an-ı Kerîm okurum.
- Okuman yazman var mı?
- Yok! Yalnız Kur’an okurum.
- Kim öğretti sana Kur’an okumayı?...
- Babam...
- Peki, Kur’an okuyan, eski harflerle başka şeyleri okuyamaz mı?
- Ben okuyamam. Allah’ın Kelâmı bana kolay gelir. Öbürleri çetin, kargacık burgacıklar...
- Baban da kocan gibi zeybek miydi?
- Babam köy imamıydı. Hem zeybek diye ayrı bir cins yoktu ki...Burada her mert delikanlı bir zeybekti o zamanlar...
- Ya şimdi...
- Şimdi herkes bebek.
- Ne oldu, nerede öldü baban?
- Seferberlikte Hicaz taraflarına gitti, bir daha da dönmedi.
- Ne kaldı babandan sana?
- Şu köşede gördüğün, yeşil ipek kaplı Kur’an kaldı. Bir de söz...
- Nasıl bir söz?...
- ”Kur’an’dan ayrılma!...”
- Sen o zaman 14-15 yaşlarında bir kızdın...
- Öyleydim...
- Sonra evlendin...
- Beni 19 yaşımda dayımın oğluna verdiler, evlendim.
- Tam da Yunanlıların İzmir’e çıktığı yıl...
- Çok geçmeden Yunanlı bu tarafa geldi, bir taburuyla bizim köye yerleşti.
- Anlat, anlat!
- Sen, tek başına, bir tabur Yunan askerini köyden kaçırmışsın!...
- Yok canım, o benim kuvvetim değil; Kur’an-ı Kerîm’in gücü...
- Kur’an’ın gücü mü?
- Ne sandın ya; koynumda Kur’an-ı Kerîm olmasaydı hiç o işi becerebilir miydim ben?
- Kur’an’ın, tüfek gibi, top gibi bir gücü olabilir mi?
- Yüzbin top onun tek harfine denk olamaz!...
- Nine; söyle nasıl oldu?
- Üç aylık kocamı cami avlusunda kurşuna dizdiler.
- Sebep?
- Kızlara saldıran bir Yunanlıyı bıçaklayıp öldürdü diye…
- Sonra?
- Kalktım Yunan kumandanına gittim. Çarşafımı giydim, koynuma Kur’an’ımı aldım, gittim.
- Eeeee?
- Yunan kumandanı meydan yerindeki eski jandarma karakolunda bir masa başında, çizmeli ayaklarını masanın üstüne uzatmış, oturuyordu. Yanında da İzmir’in yerlisi bir Rum… Tercüman…
- Nasıl cesaret edebildin, aralarına girmeye?
- Cesaret Kur’an’ın emri… Kumandan “ Ne istiyorsun?” diye sordu. “Kocamın kanını dava ediyorum!” dedim. Kahkayayla güldü, ayaklarını masadan çekerek doğruldu.Alaycı bir yılışıklıkla, “Ne yapmamızı emir buyurursunuz?” diye sordu. Ellerimle koynumdaki Kur’an-ı Kerîm’i sımsıkı tutarak…
- Ne cevap verdin?
- “Hemen taburunuzu alıp buradan çıkmanızı istiyorum.” dedim.
- Hayret!...
- Evet kumandan, hayretinden ne diyeceğini bilemedi. “Nedir, o koynunda sımsıkı kavradığın şey?” diye bağırdı. Ben de bağırdım, “Dünyanın en güçlü silahı! Hepinizi tuz buz etmeye yeter!...”
- Müthiş!...
- Tam o anda tercüman avaz avaz “bomba!” diye bastı çığlığı...
- Akıl alabilecek gibi değil!...
- Daha neler var bu dünyada aklın alabileceği gibi olmayan...
- Devam et!
- Kumandan dehşetle irkildi, yan yan yürümeye başladı; gözleri bende ve koynumdaki gizli silahta, arkasıyla kapıdan çıktı, meydan yerindeki askerlerine doğru yürüdü. Tercüman da iki büklüm ardında...
- Nasıl oldu da üzerine atlayıp bomba sandıkları şeyi koynundan almadılar?...
- Sıkı mı, ya onu yere bırakıp da karakolu havaya uçurtacak olursam?...
- Sonrası?...
- Sonrası, kumandan askerlerine Rumca bir takım emirler verip onları toplarken, birdenbire müezzinin gür sesi işitildi. Öğle ezanı!... Kocamın tabutu da musalla taşında... O anda bir yaylım ateşi... Olanları haber alan efeler bir tepeciğin üstünden kurusıkı ateş ediyor. Yunanlı askerler kaçıştı, ne yapacaklarını bilemediler. Ben, tam o an, kollarım sımsıkı koynumdaki
silahı kavramış, kapıdan çıktım, meydan yerinde göründüm. Kumandan haykırdı. Yunanlılar köy dışına doğru kaçmaya başladılar. Gidiş, o gidiş...
- Demek Kur’an silahtan üstün geldi İstiklâl Savaşı’nda...
- O savaşı Kur’an’ın gücü kazandı!...