Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

141 syf.
·
Puan vermedi
·
3 günde okudu
Bu kitap benim için aydınlanma yaşatan nadir kitaplardan biri oldu. Fazlasıyla Türkçü (ırkçı denilecek düzeyde) ve milliyetçi biri olduğumdan dolayı her zaman azınlık haklarına karşı susmuş, sadece doğrusuna doğru, yanlışına da baya hakaretlerle yanlış demişimdir. Fakat kitapta geçen iki cümle ile ve devamındaki tartışmalar bu düşüncem tamamıyla yıkıldı, aktarıyorum: - "Göç alan ülkelerde kültürel farklılık meselesi kamu sahnesinin en önlerinde itiliyor. İslami başörtüsü, sih türbanı, genç kızların sünnet edilmesi, görücü usulü evlilikler, uluslararası çatışmaların cemaatçi şiddete dönüşmesi, ırk ayrımcılığı meselesi, milliyetçi partilerin yükselişi (özellikle bu kısım), etnisiteyi "yeni toplumsal mesele" haline getiriyor." Doğru. Tamamıyla doğru hatta. Bizler, genel olarak bir şeyleri bastırmak için (yoksulluğun artışı, yaşam koşullarının kötüleşmesi vs.), nefreti başka kişilere/şeylere yönlendiriyoruz bunlar da "azınlıklar" oluyor. Kürt sorunu neden bir sorun diye sormakla başlamak gerekir kendimize. "Çünkü..."lerle başlayan binlerce cümle kurulabilir fakat bu yarattığınız sebepler gerçekten sorun mudur bizim yaşantımızda? Sanmıyorum. Örnek vereyim, neden bir Kürt bireyin ya da Çerkez bireyin ana dilinde eğitim almak istemesi, bir Türk bireyin ana dilinde eğitim almak istemesinden farklı görülsün ya da aşağılansın? Tam olarak anormallik nerede? Bir ırkı bir ırktan üstün gösteren şey tam olarak nedir ya da var mıdır? Benim 3 gözüm yok ya da 4 elim; bir Kürt'ün 3 beyni yok ya da 4 bacağı. Fark nerede o halde? Fark egomuzda. Kültürün bireylerde geliştirdiği, tanınma albenisinin aşağılama psikolojine dönüştüğü egoda. Kimliğimizi belirleyen etmenlerde kültürün etkisinin sanılan kadar çok olduğunu asla düşünmüyorum çünkü görünen üzerine kültür değişiyor, sürekli bir değişime uğruyor, eksiliyor ya da çoğatılıyor veya yeniden yaratılıyor. Kitapla ilgili beni etkileyen diğer bir konu da pek çok ülkelerde uygulanan ve kabul edilen "Avrupa Bölgesel ve Azınlık Dilleri Şartı" Türkiye ve Fransa'da imzalanmamış. Nedense diğer ülkelerin bir süre için de olsa kabul ettikleri ve uygulamaya çalıştıkları bu şart, Fransa ve Türkiye'de çok net bir şekilde reddedilmiş. - "Türkiye ya da Fransa gibi ülkeler ise laiklik prensibi adına tam tersi bir pozisyonu kararlılıkla savunurlar." Çokkültürlülük politikası siyasal olarak nefreti ve kini yönlendirecek "şey" bırakmayacağı için işlemiyor olduğunu düşünüyorum. Düşünüldüğünde ve teoriler ile reteoriler okunulduğunda, yani bu kelime "bilindiğinde" her bireyin bu görüşü en azından bir sentezlemesi gerektiğini düşünüyorum. Farklılık, hiçbir zaman eşitliği yaratmadı, yaratmayacak. Farklılık hiçbir zaman göz önüne sokulması ya da silikleştirilmesi gereken bir şey olmamalı, siyasete atfedilen şey, kirlenir ve kullanılır. - "Mary Water'a göre, özel bir kimlik iddiasında bulunmak, Amerikalılara, özellikle de orta sınıftan gelenlere "hiçbir maaliyet ödemeden zengin bir kültürle" övünme imkanı sunar; burada söz konusu olan, toplumsal prestij arayışının başını çektiği seçime dayalı bir tutumdur." - "Zaten, etnik lider figürü kültürel farklılık ve tanınma arayışı arasında gecikmenin bir göstergesidir."
Çokkültürlülük
ÇokkültürlülükMilena Doytcheva · İletişim Yayınları · 200921 okunma
·
71 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.