Küreselleşme, beraberinde açık toplum, demokrasi, insan hakları, liberalizm gibi değerleri evrensel değerler haline getirmiştir. İletişim ve teknolojiyi üretenler ile tüketenler arasındaki sınır yapay hale gelmiştir. Küresel alışkanlık ve kültürler ortaya çıkmış ve bunlar yerel kültürleri baskıları altına almış, hatta onların yaşam alanlarının daraltmıştır.
Bir devleti büyük devlet olarak nitelerken, sahip olduğu gerçek kapasiteler kadar, bunları dış politika amaçları için kullanabilmesi de dikkate alınmaktadır.
İnsanlık tarihinin büyük bir kısmında itaat erdemle, itaatsizlik ise günahla özdeşleştirilmiştir. Nedeni basittir: Şimdiye kadar tarihin büyük bir bölümünde, bir azınlık çoğunluğa hükmetmiştir.Bu hakimiyeti gerekli kılan, hayatın güzelliklerinin sadece azınlığa yetecek kadar olup, çoğunluğa kırıntıların kalmasıdır. Eğer bu azınlık güzelliklerin tadım çıkarmak ve bunun da ötesinde çoğunluğun kendine hizmet etmesini, kendisi için
çalışmasını istemişse gerekli şart şuydu: çoğunluk itaat etmeyi öğrenmeliydi. Şüphesiz ki, itaat katıksız güç kullanılarak oluşturulabilir.