Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Halbuki eğer Kur'an'ın tanımladığı ve istediği gibi Müslüman olunacaksa; insanlık için hakikatin öznesi olunacaksa, beşeri bir unsur olan kültür, Kur'an'a rağmen hayatın ilkesi, ölçüsü kılınmamalıydı. Kültürel unsurlar, Kur'an'ın getirdiği ilkeleri iptal etmemeli veya değiştirmemeliydi. Kur'an, kültürün belirleyici faktörü olmalı, ama kültürün unsuru haline gelmemeliydi. Yanlışlık buradadır; Kur'an ve Kur'an'ın insanlığa sunduğu inanç ve hayat tarzının ismi olan İslam, İslam tarihi denen süreçte kültürleşmiştir; kültüre şekil veren özne olmaktan, kültürün şekillendirdiği bir nesneye dönüşmüştür. Bunun sayısız örneklerini birer İslami ilke halinde birçok tefsir, fıkıh veya akaid kitabında bulmak mümkündür. Bunlardan Kur'an'la açıkça çatışan ve sayıları hiçte az olmayanlar bir yana bırakılıp, sadece olumlu değerlendirilenler bile dikkate alınsa, Kur'an'ın ve İslam'ın kültürleşmesinin somut bir yığın örneğiyle karşılaşılır. Örneğin, zamanının ve toplumunun aynası olan müfessirin veya fakihin, mensubu olduğu şartlar içerisinde isabetli olabilecek yorumu veya tercihi, tüm zamanların insanları için evrensel ölçülere dönüştürülebilmiştir. Bir kelamcının İslami felsefesi, İslam'ın inanç temelleri konumuna getirilebilmiştir. Hâlbuki beşeri olan beşeri vasfını devam ettirmeli ve ilahi olan beşeri olanın kalıplarına oturtulmamalıydı. Fakat ne var ki, süreç olumsuz bir mecrada gerçekleştiği için, bugün, siyasetten ticarete, evlilikten çocuk yetiştirmeye, bireysel hayattan toplumsal hayata kadar uzanan her alanda yığınla kültürel unsurun, Kur'an adına veya Kur'an'ın yerine ilkeleştirildiğini tespit etmek kolaylıkla mümkündür.
Sayfa 76 - Pınar Yayınları
·
108 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.