Şimdi şu Urgan soyadını bana kimin önerdiğini söyleyince, küçük bir şok
geçireceksiniz: Necip Fazıl Kısakürek! Evet, iyi bir şair ve yetenekli bir
oyun yazarı bildiğiniz, henüz dinciliğe soyunmamış olan, bizim arkadaş
grubundan Necip Fazıl Kısakürek! "Çalışkan", "Erdemli", "Ulugönüllü"
gibi manevi anlamlar taşıyan bir soyadı değil, içinde çok sevdiğim U harfi
bulunan bir nesne adı istiyordum. Necip Fazıl, "Urgan'ı seç" dedi. "Urgan
da ne demek?" diye sorduğumda, Anadolu'da ip anlamına geldiğini açıkladı ve kahkahalar atarak, "solculuğundan ötürü günün birinde nasıl olsa asılacağın için, bu soyadı sana ayrıca uygun" diye ekledi.
1930'lu yılların Necip Fazıl'ı ile 194O'lı yılların Necip Fazıl'ı arasında
uzaktan yakından en küçük bir benzerlik yoktur. Bunlar iki ayrı kişidir
sanki. Birincisini çocukluğumdan beri çok iyi tanırdım. Annemin bir yakın
arkadaşına âşık olduğundan, bizim evden çıkmazdı. İkincisini ise, hiç
görmedim, hiç tanımıyorum. Çünkü ben de, bütün arkadaşlarım da 1940'tan sonra onunla selamı sabahı kesmiştik. Süper-Mürşit olarak parlak kariyerini, hayretler içinde uzaktan izledik ancak.
Necip Fazıl, yavaş yavaş değişmedi. Dinle hiç ilgisi yokken, ansızın, sadece
dindar değil, dinci oluverdi. O sıralarda duyduğumuza göre, bu şaşırtıcı
değişimin nedeni tik sorunuymuş: Necip Fazıl'ın bir yüz tiki vardı. Kaşı
gözü acayip acayip oynardı ikide birde. Bu biçimsiz tikten kurtulmak için,
böyle işlerin uzmanı bir şeyhe gitmesini salık vermişler. Şeyh efendi
okumuş üflemiş ve ancak bir haftalık bir süre için, tikinden kurtarmış onu.
İşte ne olduysa o bir hafta içinde olmuş. Bizim bohem şair Necip Fazıl,
Süper-Mürşite dönüşmüş ansızın.
Necip Fazıl iyi bir şairdi. Birçok dizesini hiç unutamam:
Bu yağmur, bu yağmur, bu kıldan ince Nefesten yumuşak yağan bu yağmur,
Bu yağmur, bu yağmur bir gün dinince, Aynalar yüzümü tanımaz olur
Yada
Evet, her şey bende bir gizli düğüm; Ne ölüm terleri döktüm nelerden. Dibi yok göklerden yeter ürktüğüm, Yetişir çektiğim mesafelerden.
Baudelaire'den aşırılmış olmakla birlikte aşağıdaki üç dizeyi de severim:
Gündüzler size kalsın, verin bana karanlıkları, Islak bir yorgan gibi
bürüneyim, Örtün, örtün üstüme serin karanlıkları, (Le vais me coucher sür le dos Et me rouler dans vos rideaux O rafraichissantes tenebres.)