Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

408 syf.
·
Puan vermedi
·
29 saatte okudu
Cennet Sapması
Olaylardan ziyade durumların üzerinde duracağım bu incelemede. Epey düşündürücü bir kaç nokta var. Üzerinde bir şeyler yazmam gerek; unutmamak için, fark etmek için. Soyu belli olmayan, fakir, halk arasında çirkin diye nitelendiren, nefretle yaşayan birinin aşkıdır kitapta bahsi geçen olay. Arkadaşlık bir yere kadar devam ettirilir de evlilik öyle mi? Eşin dış görünümü, maddi durumu öncelik haline getirildikçe hayatta hep bir şeyleri kaybedip duracağız. Çok çok içe atılır sevgi ama köpekliğini yaptığımız, gelecek nesillerimizin garantisi olan parayla unutup tesellisini bulacağız bir türlü hayatta kalmanın. Kitapta her karakterin ölümüyle beraber ölüp gittim. Yarattığımız hayatlara bakıyorum. Kaybetmekten korktuğumuz cennetlerimize bakıyorum. Bu muydu güvenceye aldığımız hayat? Aşağılandığı eksikliklerin yerini öfkeyle, parayla, sonradan eğitimle almaya çalışır Heatchliff. Geri dönüşün her şeyi değiştireceğini ümit etmek belli bir noktaya kadar yaşama avuntusu olur. Sevdiğini içinde büyütür, bir tanrıça haline getirene kadar. Onun dışında her şey birer nefret kaynağına; var olmaları, üzerine herkesin gidip gelip sıçtığı koca bir lağıma dönüşür. Sevdiğine benzeyen bütün canlıları lanetler, nefretini besler böyle böyle. Sevginin belirli bir biçimi yok. Her birimizin ruhunda farklı bir şekil alır. Olgunlaşma evresinde yaşadığımız sorunlar, gördüğümüz ilgi, etrafımızdaki insanların davranış biçimleri, hepsi hepsi bizi şekil almaz yaratıklara dönüştürüyor. Heatchliff’i iblis diye adlandıramam. Bir katilin katil olmasındaki sebep ne? Suç kimin? Bütün insanlığın suçunu taşıyoruz her kelimemizde, bakışlarımızda, koşullara gözlerimizi kapamamızda ve üzerinde durup durup zehirlendiğimiz yargılarımızda. Hindley’in üzerine baba parası yığılınca ve eşini kaybedince kendini kumara ve içkiye vermesi, çocuğunu boşlaması, şiddet bağımlısı bir hayvana dönüşmesi… Kimi yönetir kimi yönetilir. Arkamızda birikimimizi koruyacak, ismimizi yaşatacak zavallılar bırakmaya çalışıyoruz. Parayı kızgın aleve tutuşturup eritenlere de kızgınız, büyük meblağların sorumluluğunu yükleyenlere-yüklenenlere de kızgınız, bizleri parasız bırakanlara da kızgınız. Elde ettiklerimizin altından kalkmışız gibi elde edemediklerimizin acısını yaşıyoruz. Her ne kadar kitabın yoğunlaştığı asıl konu para olmasa da benim için şeytanlığımızın temel sebebinin mevki edinirken edindiğimiz amaçların yanlışlığı olduğunu düşünüyorum. Acınacak hâldeyiz. Akrep gibiyiz. Akrep gibiyiz. Aşkın ilahi boyutlara gelmesi bizi saflaştırır mı? Yoksa uğruna her şeyi yaptıracak, dört yanı keskin bıçaklarla döşenmiş makinelere mi döndürür? Sadece o, sadece o, sadece o. Düşüncelerde, soluk alış-verişlerde, yeşeren ağaçlarda, dökülen yapraklarda, bataklıkta, mezarlıkta, aşağılarda… Tek bir cevabını veremem bunun, veremeyiz. Toplum bizi nasıl yetiştirdiyse, biz kendimizi nasıl yetiştirdiysek öyle bir aşk olacak bu. Bencilce, dürüstçe, tapılası, durmadan büyüyen ama sakince, çılgınca, deliresiye, ölesiye. Yaşanacak çok fazla hayat var. Aynı toprakta yetişmiş birkaç insanın hikayesi. Düşüncelerime saplanan meseleler bunlardı. Diğer konuları diğer incelemelerde rahatlıkla bulabilirsiniz. İngiliz Edebiyatının etkileyici, özgün eserlerinden biri. İyi okumlar.
Uğultulu Tepeler
Uğultulu TepelerEmily Brontë · Can Yayınları · 202142,4bin okunma
·
47 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.