Şehre bir gün bir yabancı gelir.
Ya yabancı, şehire alışır ya da şehir ona.
Örneğin bu yabancı Normandiyalıdır, savaşı bilen topraklardandır.
Ama savaşı bilen tek yer orası değildir elbet, mesela Sokço vardır uzaklarda. Oraya gider, bir pansiyona yerleşir.
Pansiyonda çalışan bir kadın vardır, üniversiteden yeni mezun olmuştur. Yabancıyla konuşurlar.
Bazen de susup sadece birbirini izlerler.
Çok yakından değil, belli belirsiz, mürekkep uçuculuğunda.
.
Elisa Shua Dusapin güzellik algısı, iş baskısı, gelecek kaygısı gibi konulara tüy hafifliğinde değinse de iz bırakıyor.
Kırılgan bir ilişki yaratıyor, ufak tesadüfler de ekleyerek hız kazandırıyor hikayeye. Ve çok az da şüphe tohumu ekiyor okura, hafif gerilim de hazırda bekliyor.
Bir solukta okunan kitaplardan Sokço’da Kış.
.
Canan Özatalay çevirisi, Ayşe Merdit kapak tasarımıyla~ (kapak tasarımını beğenmeme rağmen ah dedim, keşke bir de balık figürü olsaydı! şöyle kanatlanıp dağları aşsaydı..)